Çarşamba, Şubat 22, 2012

SİYASET


Ne mal mülk ne de dost bıraktın, 
Aldın götürdün benden siyaset!
Post'a sarılmış yüzsüz insanların 
Gercek yüzlerini gösterdin bana siyaset
 
Belki şatafatlı günler yaşattın
Ama kandiramadın nefsimi
Hepsi yalan dolanmış yaşananların 
Bilseydim heder etmezdim kendimi
 
Şimdi yolun yarısında
Hayatın tam ortasında 
Kimsesiz ve yapayalniz
Bıraktın beni siyaset
 
 




Vefasızlığın ne demek olduğunu 
Hayat çarkının acımasız döndüğünü 
Umutların yeşerip söndüğünü
Öğrettin bana siyaset 
 
Heybemde kalan acı bir tecrübe 
Berrak bir sevgi kalan yüreğimde 
Şeref ve haysiyet sicilimde
Bir iz bırakıp gittin siyaset!
 

Cumartesi, Ocak 01, 2011

YILBAŞI

Malumunuz dün 2011 yılının son günüydü.Belki de günahların zirve yaptığı bir gündü..Medya başta olmak üzere bir yılbaşı kutlaması furyası var ki Allah muhafaza…

Televizyonda dizilere,reklamlara bakılacak hal kalmamış.Kanallar arası gezinti yaparken şahit olduğumuz manzaralar ise pes dedirtecek cinsten.Görünce”Aman Allah'ım ben mi yabancılaştım yoksa Ülkem insanımı yabancılaştı” demekten kendimi alamıyorum.Vah ki ne vah…

Burada,Efendimiz (s.a.v)’in “Kim bir kavme benzemek isterse, o onlardandır.”hadis-i şerifini bu sefer hatırlatmayacağım. Hadisteki benzemekten amaç şeklen değil kalben olması gerek vs. gibi ayrıntılara da hiç girmeyeceğim. Ancak kapitalist zihniyetin bangır bangır bağırarak her yıl sonu olduğu üzere verdiği istatistiki bilgileri ardı ardına sıraladığını görünce içim burkuluyor,mahzunlaşıyorum birden.Efendim hangi yatırım araçları daha kazançlıymış,hangisi yılı kayıpla kapatmış?Borsa mı,altın mı yoksa gayr-ı menkul mü daha karlı olurmuş vs…Bunlar tek boyutlu insanlar için gayet normal,olağan şeyler olabilir.Ama uhrevi boyutlu yaşayan biz mü’minler için en karlı kazanç;Allah’ın rızasını kazanmak için yaptığımız ve yapacağımız Salih ameller,ibadetlerdir.Musibetlere sabretmek,nimetlere şükretmektir.Özetle o'nun emirlerini yerine getirmek,yasaklarından çekinmektir.

Tüm bunları yaşarken geçtiğimiz hafta dar-ı bekaya irtihalinin 74.yılını andığımız merhum Milli Şairimizin şu dizelerini hatırlamamak mümkün mü?

Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmiyecek.

Cuma, Ekim 29, 2010

AHİR ZAMAN VE HAC İBADETİ

Bugün 21 Zilkade.Bayrama şunun şurasında 18-19 gün kadar bir süre kaldı.Kafileler fevc fevc kutsal topraklara akın etmeye başladılar bile.Ne mutlu o rahmanın misafirlerine ve bihakkın hac farizasını yerine getirenlere!

En son 1996 yılında bu kutsal görevi ifa etmiştim.99 yılında ise son umremi yapmak nasip olmuştu.Şimdilerde gönlüm o mukaddes diyarların hasretiyle yanıp tutuşmakta,her yeşil kubbeyi gördüğümde gözlerim ufuklara dalmakta,siyah örtülü beytullah'ı aramakta...
Bir taraftan bu duygularla dolup taşarken yüreğim,diğer taraftan hac ve umreye gidenleri görünce Efendimizin şu hadis-i şerifi aklıma gelmiyor değil;(Bir zaman gelir ki, hacca, sultanlar [devlet başkanları] gezi için, zenginler ticaret, fakirler dilenmek, din görevlileri de gösteriş için giderler) Ha,bu hadis nereden mi aklıma geldi?Bir kaç gün önce Hac ve Umre organizasyonu yapan bir firmadan tanıtım maili almıştım.O mailde hacca ve umreye giden bir grup sanatçı ve meşhur insanların fotoğraflarınıda yayınlamışlardı da oradan aklıma geldi!Bilemiyorum belki de benimki kendi kendimi avutmak...

Pazartesi, Ekim 25, 2010

BİR SABAH VAKTİ...

Sabah 08:15 sularıydı Fatih çalışma çantasını alıp her gün olduğu gibi yine işin yolunu tutmuştu.Sitenin içerisinde bir taraftan aracına doğru ilerlerken diğer yandan işlerine giden kadınlı erkekli insanları gözlemliyordu.Kim bilir şu koşuşturan insanların ne farklı düşünceleri,idealleri vardı diye geçirdi içinden!Acaba kaç kişi sevdiği mesleği yapıyordu...?


Yağmur hafif hafif döküştürüyordu.Aracına tam binecekken aniden gariban kılıklı bir adam ilişti Fatih'in gözüne.Dikkatlice baktığında adamı tanıdı ve

"hayırdır Mustafa? "diye seslendi.

-abi eve gideceğimde.Fatih mahallesinde oturuyorum.Biraz dinlenip öyle gideyim dedim.

-Motorun filan yok mu?

-Hayır abi daha borçlarımı ödeyemedim!

-Tamam Mustafa gel,seni evine ben bırakayım.

-sağol abi...

...Mustafa daha on gün önce Fatih'in oturduğu binaya kapıcı olarak alınan asgari ücretle çalışan birisiydi.Üstü başı pejmürde ama kalbi tertemizdi.Fatih şehirin uzaklarında gecekondu mahallesine girdiğinde az önce aklından geçenleri,işlerine koşuşturan o mutsuz insanları hatırlayınca, birden duraksadı ve kendi kendine hayıflandı.Mustafa hem yol boyunca anlattıkları hem de lisan-ı haliyle kendisine Allah tarafından gönderilen bir ikaz olduğunu düşünerek,hemen içinde bulunduğu nimetlerden dolayı rabbine şükretti.

Pazar, Ağustos 22, 2010

YA RASULALLAH

Haykırsam ta yüreğimden
duyar mısın beni ya rasulallah?
Koşsam gelsem yanına
sineni açar mısın bana ya rasulallah?
Huzuruna varsam
el pençe divan dursam
kabul eder misin beni ya rasulallah?
Kevser havuzunun başında,
sancağının altında buluşsam
şefaat eder misin ya rasulallah?

Çarşamba, Mayıs 19, 2010

HAYAT


Rakamlarla boğuşmaktansa,kelimeler aleminde dolaşmayı yeğlerim!

Cuma, Mart 19, 2010

ABDÜL HORTLADI

Kurtlar Vadisi dizisini bilmeyen yoktur sanırım.Bu sezon yedinci sezonları olsa gerek.İlk yıllarında pek izlemezdim,hatta izleyenlere tuhaf bir gözle bakardım.Ancak şimdi tam bir Kurtlar Vadisi müdavimi oldum çıktım bende.Hemen hemen hiç bir bölümünü kaçırmıyorum desem yeridir.Hatta geçenlerde Şam-Halep arası bir yolculuğum esnasında Otobüste dört bölüm arka arkaya izletmelerine rağmen hiç sıkılmamıştım.Tabi sıkılmamamın arkasında dizinin Arapça olarak yayınlanması ve Arapların arasında olmamında etkisi vardı.Ben aslında birazda Arap seyircilerin pür dikkat diziyi izlemelerini gözlemlemiştim.Neyse gelelim sadede..

Bir önceki bölümde Siyah Zambak hanımında ifade ettiği üzere,şaşkın bir vaziyette diziyi izlerken içimden "yok yahu artık Abdülhey de ölünce bu dizi izlenmez ki vs. "derken,bir başka Kurtlar Vadisi fanatiği olan hanım oradan "Abdulhey ölmedi görürsün"demez mi?İçimden "yok daha neler"dedim.Gel görelim dün akşamki bölümde,Polat'ın Abdül'ü kurtarma planını(!) ağzım açık izleyince farkına varmadan "oha"demişim.Her bölümünü, işlediği konular ve oyuncuların rollerinin hakkını vermelerinden olsa gerek ayrı bir heyecan ve soluksuz izlerken;Mematinin "Abdülhey" nidasıyla aslında bunun bir oyun olduğunun ancak farkına varabildik!Bakalım bu oyunun sonu nereye varacak?