Çarşamba, Eylül 16, 2009

KADİR GECESİ


“Biz o Kur’a’nı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin niteliğini sana gösteren nedir? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner. Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağarıncaya kadar.”


EDİLMESİ GEREKEN DUA:

Hz.Aişe (r.a.) şöyle diyor :-Dedim ki: Ya Rasulallah, Kadir Gecesi’ni bilirsem onda ne şekilde dua edeyim? Şöyle buyurdu:- Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü anni.(Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni affeyle.)
Bu mübarek gecede dua ikliminde buluşmak ümidiyle...

Pazartesi, Ağustos 31, 2009

KARANLIK ODA

Perdeler sımsıkı kapalı,
Evraklar gelişigüzel atılmış vaziyette.
Masanın üstü darmadağınık,
Duvarda asılı olan levhalar ise,
Eğri duruyor bu metruk ve karanlık odada!

Ne gelen var bu odaya ne de bakan?
Kim bilir kimler geldi geçti buradan?
Oysa bu oda önceleri o kadar aydınlık o kadar güzeldi ki!
Alimlerin,salih insanların mekanıydı bu karanlık oda!

Karanlıklar ruhumu sardığında,
Beynimi hafakanlar bastığında,
Hayatın acımasız yüzüyle karşılaştığımda,
Kendimi bu karanlık odanın içerisinde bulurum ben!


Gün,bu karanlık odada doğar içime
Bu karanlık oda deva olur dertlerime
Huzur ve ferahlık verir yüreğime
Şimdi karanlık ama manen aydınlık olan bu oda!

Cumartesi, Nisan 25, 2009

O KELİMEYİ KULLANMAMIŞ(!)

Yine uzun uzun tartıştık.O günü iple çektik.Milletçe kulaklarımız ve gözlerimizle Beyaz Saraydan gelecek o açıklamaya odaklandık,o kelimeyi kullanacak mı kullanmayacak mı?"Türkiye'nin kırmızı çizgilerini aşacak mı aşmayacak mı?"diye.

Evet sevgili okurlar, o gün de geldi ve geçti işte.Bir 24 Nisan'ı yine geride bıraktık.Sayın Başkan o sihirli kelimeyi kendi seçmenlerine söz verdiği halde bizim hatırımıza yine söylemedi(!)Bizlerde deriiin bir nefes aldık."Ohh bee!.."dedik.

Şahsen bu diplomatik lisanı ben pek çözemiyorum.Anlayan varsa biri bana anlatsın.Yani bu kelimeyi kullansa ne olur kullanmasa ne olur?"Soykırım"dememişte "Büyük Felaket" demiş?Onlarmı bizi kandırıyor yoksa bizlermi birbirimiz kandırıyoruz?

İşin şu boyutuna isterseniz hiç girmeyelim.Nedir o boyut?600 yıl boyunca üç kıtada adalet ve hoşgörüyle hüküm sürmüş,fethettiği topraklarda adaletin ve hoşgörünün timsali olmuş,islam medeniyetini cihana yaymış olan o büyük ecdadımın hiç bir faaliyetini;Irak ta,Afganistan da,Filistin de zulmün ve vahşetin içine batmış,medeniyet yoksunu bir takım mihraklar medeniyet ve adalet adına sorgulayamaz,sorgulayamamalı.Nitekim bizim öyle bir zihniyetin,kültürün,medeniyetin,inancın insanları olmadığımızda aşikardır.Yarası olan gocunur...

Salı, Şubat 03, 2009

HAYAT VE İMAN


Hayatın menbaı imandır.İman;hayatın sigortasıdır.İman;hayatda mutlu olmanın,şükrün,sabrın asıl anahtarı,saadetin çeşmesidir.İman hayat ağacının köküdür.İmanın olmadığı yerde hayat ağacı kurumaya mahkumdur.


İmanın hayata benzemesi gibi imansızlık da bir cansızlıktır.Öyleyse imanın kalplerimizde bir bekçi hükmünde olabilmesi için imanı hayatımıza taşımamız gerek.Göz için güneşin ışıkları ne kıymette ise, kalp için de iman nuru o kıymettedir. Zira göz ışık ile her şeyi görür, kalp te iman nuru ile her şeyin sahibini bulur.Aynen öylede bir insan iman etse, ama ibadet toprağına kendini atmazsa, İslamiyet güneşinden beslenmezse, Kuran suyu ile sulanmazsa, imanın güzellikleri kendisinde nasıl görünecektir.


Evet, geliniz daha dünyada iken cennet hayatının esintilerini hissedelim, ebedi hayatın sevinci ile geleceğe bakalım, Bizi yokluk karanlıklarından çıkarıp aziz bir misafir olarak yaratan Rahim bir sahibimiz olduğunu düşünerek ona el açalım ve asıl o zaman HAYATIN NASIL BİR HAYAT OLABİLECEĞİNİ görelim… Bunun için de HAYATIMIZI İMAN İLE HAYATLANDIRALIM…