Perşembe, Ekim 26, 2006

BİRR-UL VALİDEYN

İnsanın dünyadaki en büyük görevi şüphesiz ki, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bundan hemen sonra rızasını almamız gerekenler ise, ana-babalarımızdır. Çünkü, Allah'u Teâlâ, kendisine ibadetten hemen sonra ebeveyne iyiliği emretmiş , Peygamberimiz de (s.a.s.): "Allah'ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır" (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1; Tirmizî, Birr, 3) buyurmuştur. İyilik yapmada babadan önce gelen annenin durumu da, tabii ki böyledir.

Peygamberimiz (s.a.s.) çok öfkeli bir şekilde üç defa, "Yazıklar olsun o kimseye " dediğinde Ashab-ı Kiram; "Kimdir o? Ey Allah'ın Resulü! " diye sorunca;

"Ana-babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennet'e giremeyip Cehennem'i boylayan kimse" der. (Müslim, Birr, 9).

Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın anlattığına göre, bir adam peygamberimiz (s.a.s.)'e gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona; "Annen baban sağ mıdır?" diye sordu. Adam: "Evet", deyince Resulullah (s.a.s.): "O hâlde sen önce onların rızasını almaya çalış, " buyurarak ona bu görevini hatırlattı. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VIII, 377).

Cumanız mübarek olsun!

ŞEVVAL ORUCU

Onbir ayın sultanı Ramazan ayına elveda demekle, oruç tutmaya da elveda dememeliyiz. Oruçla elde ettiğimiz güzellikleri korumak ve nefsimizi temizlemek adına; Arada bir de olsa, oruç tutmaya devam etmeliyiz. Oruç tutmak sadece Ramazan ayında farz kılınmıştır, fakat Ramazan dışında da tutulacak oruçlar vardır.

Ramazan’dan sonra, Şevval ayı içerisinde altı gün oruç tutmak sünnettir.Peşpeşe, ya da aralıklarla tutulması konusunda dini bir tercih sebebi yoktur.

Müslim ve Tirmizî deki bir hadisi şerifin manası şöyledir: “Kim Ramazan orucunu tutar ve Şevval’den de ona altı gün daha eklerse bütün seneyi oruç tutmuş gibi olur”

Allah (cc) cümlemizin tuttuğu ve tutacağı oruçları kabul eylesin.

Çarşamba, Ekim 25, 2006

TASAVVUF


1. Tasavvuf zühddür,
2. Tasavvuf güzel ahlâktır,
3. Tasavvuf tasfiye; Yâni kalb temizliğidir,
4. Tasavvuf tezkiye; Yâni nefs ile mücâhededir,
5. Tasavvuf istikâmet; yâni kitap ve sünnete sarılmaktır,
6. Tasavvuf Allâh'a tam teslîmiyet ve rabbânîliktir,
7. Tasavvuf Hakk'a vuslattır (ihsân),
8. Tasavvuf İslâm'ın rûh hayâtıdır,
9. Tasavvuf bir bâtın ilmidir,
10
.Tasavvuf havassa âit ledün ilmidir.

Pazar, Ekim 22, 2006

Cumartesi, Ekim 21, 2006

YALNIZLIK


...
Efkârını dağıtmıyor her gece,
Ard arda içtiğin sigara
Ve başıboş akan ırmaklar gibi,
Dalıp dalıp gidiyorsun yollara.

Bütün sevdiklerin terkedip gitti,
Yapayalnız kaldın artık.
Dokunsalar ağlarsın çocuklar gibi,
Büyüdü gözlerinde yalnızlık.

Biliyorum,böyle değildin önceleri,
Türküler söylerdin sıcak.
Şimdi bir bekâr evin var karanlık
Bir odan var ağlayacak.

Yavuz Bülent Bâkiler

Salı, Ekim 17, 2006

KADİR GECESİ


Kur’an-i Kerim’in inmeye basladigi Ramazan ayinin yirmi yedinci gecesi Islam’da en kutsal ve faziletli gecedir. Kadir gecesi, içerisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayirlidir. Kur’an-i Kerim de bu gecenin faziletini belirten müstakil bir sure vardir. Bu surede yüce Rabbimiz söyle buyurmaktadir:
“Dogrusu biz Kur’an’i Kadir gecesinde indirmisizdir. Kadir gecesinin ne oldugunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayirlidir. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü is için inerler. O gece, tanyerinin agarmasina kadar bir esenliktir” (Kadir, 1-5).

Hangi Gecede Oldugu:
Kadir gecesinin hangi gece oldugu kesin olarak bilinmemekle beraber genellikle Ramazan’in yirmi yedinci gecesinde oldugu tercih edilmistir. Hz. Peygamber (s.a.v) bunun kesinlikle hangi gece oldugunu belirtmemis, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’in son on günü içerisindeki tek rakamli gecelerde arayiniz” buyurmustur (Buhari, Müslim).

Kadir Gecesinde Neler Yapmaliyiz?

Kadir gecesini, namaz kilarak, Kur’an-i Kerim okuyarak, tövbe, istigfar ederek ve dua yaparak degerlendirmeliyiz.

Hz. Aise (r.ah) söyle anlatiyor: “Ey Allah’in Resulü! Kadir gecesine rastlarsam nasil dua edeyim? diye sordum. Resulüllah (s.a.v):
“Allahümme inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa’fu annî (Allah’im sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet)” diye dua et, buyurdu (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314).

Pazar, Ekim 15, 2006

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Cuma, Ekim 13, 2006

SADAKA-I FITR


Anlamı: Ramazan bayramının birinci günü, nisâb miktarı malı olan müslümanların fakir müslümana verdiği sadaka.
Miktarı:Hadislerde sadaka-ı fıtrın miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sa' (yaklaşık 2.917 gram) olarak belirlenmiştir.

Din İşleri Yüksek Kurulu 2006 yılı için sadaka-ı fıtr miktarını asgari ücret, geçim standardı, gıda fiyatları gibi kriterler ile bir kişinin bir günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak, 4.5 YTL olarak belirledi.
Vakti:" Fitre fakirlerin bayram ihtiyaçlarını karşılamaları amacıyla Ramazan ayı içinde verilebilir. Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olur.
Hükmü:
İbn-i Ömer (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te: "Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem sadak-i fıtr'ı, müslümanlardan köleye, hür're, erkeğe, kadına, küçüğe, büyüğe hurmadan bir sa' yahud arpadan bir sa' olarak vacib kıldı. Ve bu sadakanın, halk bayram namazından çıkmazdan evvel verilmesini emreyledi" buyurulmuştur.

Perşembe, Ekim 12, 2006

RUH NEDİR?

Ruh hakkında neler biliyoruz? Ruhun kendisini bilemiyoruz. Ancak bazı özelliklerinden söz edebiliriz. Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.

Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.

Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.

Yazının tamamı için lütfen tıklayınız...

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

Salı, Ekim 10, 2006

HAYAT SADECE BİR OYUNDUR!


Sonunda kazanmak veya kaybetmek var.Kazanmak istiyorsan;çalış,inan ve sadece ona güven!

Önünde iki yol var.Biri:Sirat-ı müstakim;sonu cennete çıkar.Bir diğeri;Şeytanın aldatmacası ki;sonunda hüsran ve nedamet var!

ARAPÇA BURÇ İSİMLERİ

koç : davar-ül kurban (HAMEL)
boğa : sığır-ül camış (SEVR)
ikizler : adem-ül çift-i aynen (ALJAVZA)
yengeç : mahluk-ül derya-ül böcekvari (SARATAN)
aslan : mahlukat-ül vahşi (ESED)
başak : nebatat-ül arpa vü yulaf (ALAZRA)
terazi : endaze-i kantar(ALMİZAN)
akrep : haşerat-ül zehr-i zıkkım (ALAKRAP)
yay : silah-ül zemberek(ALKAVS)
oğlak : davar-ül sakal-ı sivri (AL JUDY)
kova : damacana (ALDELU)
balık : mahsulat-ı derya (ALHUT)

Not:Parantez içindekiler gerçek isimleri.

Pazar, Ekim 08, 2006

Cuma, Ekim 06, 2006

ORUCUN KALKAN OLUŞU VE ORUÇLUNUN İKİ SEVİNÇ ANI


1218. Ebu Hüreyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim" buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: 'Ben oruçluyum' desin.
Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır."

Buharî, Savm 9; Müslim, Sıyam 163

Çarşamba, Ekim 04, 2006

HÜSN-Ü ZAN

Kainatı yaratan ve bizlere binbir çeşit nimetleri musahhar kılan,rahmeti tüm mahlukatı saran,Erham-ur rahimin olan Cenab-ı Hakka neden hüsn-i zan etmeyelim?

Zayıf olarak yaratılan biz insanlar amellerimizle cennete girebileceğimizi,hesap gününü kazasız belasız olarak atlatacağımızı sanıyorsak aldanıyoruz demektir.Bakınız;
bir hadiste Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Ey mü'minler! Amel ve ibadetlerinizi) itidal üzere yapın, ifrattan kaçının. Zira sizden hiç kimseyi (ateşten) ameli kurtaracak değildir." Sahabiler: "Seni de mi amelin kurtarmaz, ey Allah'ın Resülü!" dediler. Aleyhissalatu vesselâm: "Beni de, buyurdular. Eğer Allah kendi katından bir rahmet ve fazl ile benim günahlarımı bağışlamazsa beni de amelim kurtarmaz!" buyurdular."

Hal böyle iken;Gaflet deryasında yüzen biz müslümanlar hangi amelimize güvenipte,hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacağız?

Peki ümitsiz mi olalım?Herşeyi bırakalım mı?Tabii ki hayır.Onun emirlerine uyalım,yasaklarından kaçınalım.Akdimize riayet edelim.Allah'ın ipine sımsıkı sarılalım ve rahmetinden umudu kesmeyelim.Çünkü Allah'ın rahmeti sonsuzdur.Buna dair hadisler çoktur.Bazıları şöyledir:

Kıyâmet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehennem'e atılmasını emreder. Cehennem'e götürülürken, arkasına dönerek yâ Rabbî! Dünyâda iken (Cennetine kor diye) sana hep hüsn-i zan ettim deyince, onu Cehennem'e götürmeyiniz! Kulumu, bana olan zannı gibi karşılarım buyurur. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Bir başka hadis-i şerifte ise;
Selmânu'l-Fârisi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "AIlah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlükat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir."

Netice olarak;İnanalım ve görevlerimizi yerine getirelim.Ama amellerimize güvenmeyelim.Fakat "Allah kabul ediyor mu?"diye şüpheye de düşmeyelim ve rahmetini umalım.

Pazar, Ekim 01, 2006

SAHURSUZ ORUÇ TUTMAK

Dün öğleden sonra ablamlara uğradım.Bir üst katta oturan;seksenine merdiven dayamış halam da oradaydı,yan oda da kur'an okuyordu.Okuması bitince yanımıza geldi.Bu arada 9.sınıfa giden yeğenim de yatıyordu.
Halam;
-Bu neden yatıyor?
Ablam;
-Sahura kalkmadan oruç tutuyor da ondan
Halam;
-Bu böyle sahursuz oruç tutarsa daha akşama kadar çok süner!

Yaşlılarımızın böyle ilginç sözleri var vesselam:)