Çarşamba, Nisan 25, 2007

Cumartesi, Nisan 21, 2007

RASULULLAH(S.A.V)'E İTTİBA ETMEK

Birçok değerin ve kıymet hükmünün alt üst olduğu,kalbi ve ruhi hayatın iflas ettiği,Muhammedi bir havanın bizden uzaklaştığı günümüzde,Efendimiz (s.a.v)'e ittiba etmek meselemizi çözümleyecektir.Zira sevgili Peygamberimiz Veda hutbesinde;"Size iki emanet bırakıyorum,onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız.O emanetler,Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir."buyurmaktadır.Müslim,Hac,147

Ancak -ittiba etmek- sadece sözde kalmamalı,özde olmalıdır.Bunun için yapılan anma törenleri güzel etkinlikler olmakla beraber,anmanın ötesinde sevgili Peygamberimizi daha iyi anlama yönünde adımlar atmalı ve onun sünnetine hayatımızın her safhasında uymalı ve Efendimiz (s.a.v)'i herkesten daha fazla sevmeliyiz.Çünkü hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır; "Sizden birinize ben, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz."Buhari, İman: 8; Müslim, İman: 69, 70.

O zaman gelin hep beraber Efendimizi(a.s)daha iyi tanımak için çaba sarfedelim,sünnetine sımsıkı sarılalım,kendimize düstur edinelim.Zaten Cenab-ı hak bu mealde şöyle buyuruyor;"(Ey Habibim!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”Al-i İmran 3/31.

Allah bizleri habibine uyan sevgili kullarından eylesin...

Perşembe, Nisan 19, 2007

SEN KİMSİN?

Sen Allah’ü Tealanın “Muhakkak biz insanı en güzel bir şekilde yarattık.” Hitabıma muhatap olan ve bu ilahi kitabın hakkını veren en sevgili kulsun.

Sen, dehşetli kıyamet gününde peygamber dahil herkesin “nefsi nefsi dediği ve secdelere kapandığı o günde, ümmetimi isterim yarab bağışlamadıkca secdeden kalkmam yarab” diye feryat edecek olan Habibi Kibriyanın ümmetisin .

Sen Hz. Resulullahın ashabına “orduya yardım edin dediği zaman” bütün servetini alıp getiren ve Resulullahın “çoluğuna çocuğuna ne bırakrın” sorusuna “Allah ve Resulunu bıraktım” cevabını veren Hz. Ebu Bekir’in yolundasın.

Sen devlet reisi olduğu halde içi su dolu tulumu yüklenerek halk içerisinde dolaşan ve oğlunun “Babacığım ne yapıyorsun ?” sorusuna “Kendimi biraz beğenir gibi oldum onu zelil etmek için böyle yapıyorum” diyen Hz. Ömer’in izndesin.

Sen müslümanlar arasında açlığın ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda Şamdan gelen, kendisine ait erzak yüklü bin deveyi yükleriyle beraber müminlere dağıtan Hz. Osman’ın ardındasın.

Sen cebindeki dört dirhen servetinin birini gizli, birini açıkça, birini gece ve kalan bir dirhemide gündüz kimsesizlere veren ve Allah Resulünün “niçin böyle yaptın “ sorusuna “Belki Allah bunlardan birisini kabul eder diye böyle yaptım” diyen Hz. Ali’lerin peşindesin.

Sen Allah yolunda cihada çıkan ve karşısında Atlas okyanusunu görünce atını dizlerine kadar suya süren ve kılıcını çekip “Yarabbi! Şahit ol önüme şu uçsuz bucaksız derya çıkmamış olsaydı şanını daha ileriye götürecektim” diye feryat edip göz yaşı döken Mücahitlerin peşindesin.

Sen Resulullahın müjdesine nail olup küfrün doğu kalesi İstanbul’u fethedip islama teslim eden ve bu zaferle yeni bir çağ açan Fatihlerin, dünyayı müslümandan başkasına dar gören Yavuzların, karaların ve denizlerin sultanı Kanunilerin neslisin.

Sen İstanbul’da okumaya başladığı ezanı Çaldıran ovasında bitiren, Tuna da aldığı abdestin namazını Afrika çöllerinde kılan, Hazal kıyıların da getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların, şehitlerin torunusun.

Ve kısaca şairin ifadesiyle sen;
Malazgirt’te arslan, surlarda Ulubatlı Hasan,
Niğboluda Yıldırım,Kosovada Murat, Mohaç’ta Süleyman,
Sensin Çanakkale’de diş dişe gırtlak gırtlağa boğuşan,
Sen Hakk’ın kılıncı, Allah’a vurulmuşsun,
Sen şehitler çocuğu, kefensiz doğmuşsun.

Salı, Nisan 17, 2007

RİYA

Bloğu açtığım günden beri zaman zaman aklıma gelmiştir.Acaba riya oluyor mu,olmuyor mu diye?Aslında sadece sanal ortamda değil,gerçek hayatda da bu korkuyu yaşamak gerek.Çünkü -hafizenallah- riya;bir samimiyetsizlik,ahlaksızlıktır.

Peki dinen riyanın anlamı nedir?Riya;amel,söz ve davranışlarda gösterişe yer verme; bir iyiliği veya salih bir ameli Allah'ın rızasını kazanmak niyetiyle değil, insanların beğenisi için yapma. Bu davranışta bulunan kimseye riyakar veya mürai denir. Rasulüllah Efendimiz; Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır, "buyurmuşlardır. (Tirmizi, Hudut, 24)

Bir başka hadis-i şeriflerde ise efendimiz(a.s)şöyle buyurmuşlardır:"Her kim duyulsun diye bir iş işlerse, Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa, Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır" (Müslim, Zühd, 38); "Şüphesiz riya şirktir" (İbn Mace, Fiten, 16).

Rabbim;Allah'a ve insanlara karşı samimi davranarak riyadan uzak durmayı nasip etsin hepimize.

GÖNLÜMÜN GÜLÜ

Salı, Nisan 10, 2007

GARİP BİR ÜLKEYİZ VESSELAM...

Aylardır bu konuyu tartışmaktan,dinlemekten,seyretmekten gına geldi inanın.Bu ülke böyle sığ tartışmalarla,kısır döngülerle nereye götürülmek isteniyor?Bu millete,bu devlete yazık değil mi Allah aşkına?

Cumhurbaşakanlığı seçiminin nasıl yapılacağı,anayasamızın ilgili maddelerinde usül ve esaslarıyla açık ve sarih bir şekilde açıklanmışken;yaratılmak istenen bu kaos ve kargaşa neden?Bu konu üzerinden gıdalananlar mı var yoksa?Ne yapılmak isteniyor?Hukuku bu kadar zorlamanın,ortamı bu kadar germenin mantıklı bir açıklaması var mı?

Biz sanırım geçmişi,dünü çabuk unuttuğumuz gibi,yarını da düşünmüyoruz.Bu güne kadar Cumhurbaşkanlığı seçimleri nasıl yapılmıştı?Bugün neden aynı şekilde yapılmasın?Birilerinin gönlünü yapmak için;eski köye yeni adet mi getirelim yani?Şimdi açık ve seçik soruyorum:Eğer İktidardaki parti CHP,seçilecek Cumhurbaşkanı adayıda Sayın Deniz Baykal olsaydı,bu tartışmalar olur muydu?Hukuk bu kadar zorlanırmıydı?

Demokrasiyle yönetilen ülkelerde muhakkak muhalefet olacaktır.Yapılan icraatlar beğenilecek veya beğenilmeyecektir.Bireyler,sivil toplum örgütleri v.s.fikirlerini beyan edecekler lehte ve aleyhte mitingler yapacaklardır.Bütün bunlar demokrasinin tamamlıyıcı unsurlarıdır.Ancak bunlar yapılırken meşru çerçevede kalmaya azami özen gösterilmeli,kullanılan argümanlara dikkat edilmelidir.

Ümidim;Ülkeyi gruplara bölmeden,cepheleştirmeden,ne kadar farklı düşünce olursa olsun birbibirine karşı hoşgörüyle yaklaşan,şekilde boğulmayıp meselenin özüne inebilen ve tartışabilen bir toplum olabilmemiz..Mevlam bakalım neyler neylerse güzel eyler...

Cumartesi, Nisan 07, 2007

PROF TEZİÇ'İN KARANLIK GEÇMİŞİ(!)

Geçtiğimiz günler Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili nev'i şahsına münhasır beyanatlarıyla gönlümüzdeki müstesna yerini perçinleyen,hukukçu kimliğine inandığımız(!)yılmaz bir demokrasi süvarisi olan sayın başkan;acaba cumhurbaşkanı adayı olmaya haiz gerekli şartları taşıyor mu?Cumhurbaşkanı olabilir mi?Yoksa olamaz mı,olmamalı mı?Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

Pazartesi, Nisan 02, 2007

HUZUR

“Onlar (Allah’a yönelenler), iman eden ve Allah’ı anmakla kalpleri huzura kavuşan kimselerdir. Haberiniz olsun ki kalpler, ancak Allah’ı zikirle huzura kavuşur.” (Ra'd suresi/28’inci ayet).

"Her kim fâni hayatı kendine esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Ve her kim, bâkî hayata ciddî olarak yönelmiş ise, hem dünya hem de âhiret saadetine mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennet’in bekleme salonu hükmünde gördüğünden, hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder.” (Sözler)