Cumartesi, Aralık 30, 2006

KURBAN BAYRAMI

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
HAC SURESİ/37
Kurban bayramınızı tebrik eder,sağlık ve mutluluklar dilerim.

Çarşamba, Aralık 27, 2006

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Hani meşhur bir yaklaşım tarzı vardır."la takrab-us salata"yani "namaza yaklaşmayın"ama gerisi hazfedilir.Devamı nedir? "ve entum sukara" yani"sarhoş haldeyken".
Aynen onun gibi;eski başsavcı ortaya bir iddia atmış Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili anayasaya ithafen..Ne diyor o maddede;"Cumhurbaşkanı TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilecektir" .Bu maddeye binaen deniliyor ki;efendim meclisin üçte ikisi 367 milletvekiline tekabül ediyor.Dolayısıyla muhalefet olmadan seçimler yapılamaz.Yapılsa bile geçerli sayılmaz.


Peki gerçekten öyle mi diyor 102.madde?Bakalım.."En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir" demektedir..


Bu zihniyet umdukları çevrelerden gerekli desteği bulamayınca,türlü türlü oyunlara başvuruyorlar ki nafile,boşa kürek sallıyorlar.Hani demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanıyordunuz??Sizi gidi demokrasi ve hukuku kendine göre yontanlar siziii...


Pazartesi, Aralık 25, 2006

KADINA KARŞI ŞİDDET

Kadına karşı şiddet, en yaygın ve sık olarak rastlanılan kadının insan hakları ihlallerindendir.Bu şiddetin dünya çapında ne denli ağır ve yaygın bir sorun olduğu ortadadır.Üstelik bu şiddet genellikle kontrolsüz ve cezasız kalmaktadır.

Peki dinimiz kadına karşı yapılan şiddet olaylarına nasıl bakıyor?Hemen şunu belirtmekte fayda vardır.“Erkeğin kadınını dövmesi, güçlü olduğunu değil, güçsüz olduğunun göstergesidir.”Çünkü insanlar birbirleriyle konuşarak anlaşırlar.Dinimizde iffetsiz kadınlar için dahi, önce konuşmalarını, daha sonra başka yöntemlere başvurmalarını ve bunlar da yetmeyince, “hafifçe vurmalarını söyler. Pişman olup dönüş yaparlarsa, geçmişi unutup affetmelerini emreder. ”Nüşunuzdan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. ” (Nisa Suresi.34)

Ancak sudan sebepler için;yukarıdaki ayet-i kerimeyi de kendilerine mesned kabul edip,islam'ın özüne tamamıyla aykırı davranışlarda bulunulması ise, en hafif bir ifadeyle cehalettir.Dinimize baktığımızda insanlar arasında bir fark gözetilmediğini,üstünlüğün ancak takvada olduğunu görürüz.Nitekim Kur'an da şöyle buyurulmaktadır:”…Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız takvaca en ileride olanınızdır.”(Hucurat Suresi.13)

Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukukunu gözetmeye davet etmekte ve bu konuda: "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz! Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız." buyurmaktadır.Başka bir hadis-i şeriflerinde de: "Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." buyurur.Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, erkeklere, kadınlara daima iyi davranmalarını tavsiye ederek:"Mü’minlerin iman bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." buyurmaktadır.

Veda Haccı’ndaki meşhur hutbesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allah’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır.Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.Başka bir hadis-i şeriflerinde: "Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fena söz söylemeyin!" buyurmuşlardır.

Sonuç olarak;Dinimizde kadına şiddeti onaylayan, kadına karşı ayrımcılığı destekleyen hiçbir referans yoktur.Dinimiz kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizam ve sistemin veremediği müstesna bir makama sahip kılmıştır.

Cumartesi, Aralık 23, 2006

Çarşamba, Aralık 20, 2006

HACCIN FAZİLETLERİ

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Haccla umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar günahı, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi temizler."

Nesai, Menasik 6, (5, 115); İbnu Mace, Menasik 3, (2886)

Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrür'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz!

Buhari, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizi, Hacc 90, (933); Nesai, Menasik 3, (5, 112),

Pazar, Aralık 17, 2006

AB

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّه مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ BAKARA SURESİ/120

Son günlerde gelişen olaylarla birlikte şu ayet-i kerime'nin meali yine aklımdan çıkmaz oldu.Malum Avrupa birliği ülkeleri liderleri 8 maddeyi askıya alan kararı onayladılar.Ufacık Rumlar her istediğini yaptırıyor,buna karşılık tüm iyi niyetine,olumlu adımlarına rağmen sanki Türkiye cezalandırılıyor gibi!!Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum?

Cumartesi, Aralık 16, 2006

YAĞMUR DUASI


İçecek ve kullanacak suyu olmayan; hayvanları, bahçe ve tarlaları sulayacak kuyu ve nehir suları bulunmayan veya suları ihtiyacı karşılamaya yeterli olmayan bir yerdeki halkın, yağmur vermesi için Allah'a yalvarması, dua etmesi caizdir. Yağmur duası Peygamber Efendimiz ve onun halifeleri tarafından da yapılmıştır.

Hazreti Aişe (R.A.)'den nakledilmiştir:
Bazı kişiler, yağmur yağmadığı için kuraklıktan sıkıntıya düştüklerini Peygamber Efendimize söylemişler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
- "Yağmursuzluktan şikayet ediyorsunuz; halbuki Allah Teala; kendisine dua etmenizi emretmiş ve duanızı kabul edeceğini de bildirmiştir." (Ebu Davud, Salât, 260) dedikten sonra Allah'ın izni ile yağmur yağmıştır.

Peygamber Efendimizin bize nakledilen yağmur duası şudur:
*** "Allahümme, eskına ğaysen muğîsen henîen merîen ğadekan mücellilen seyhan ammen tabakan. Allahümme, eskine'l-ğayse ve lâ tec'alnaminelkanitîn. Allahümme, inne bilbilâdi ve'l-ibadi vel-hakkı minel-levâi ve'd-danki ma lâ neş-kü illâ ileyke. Allahümme, enbit lena Ezzer'a edirre lena eddar'a ve eskına min, berakâtissema'i ve enbit lena min berekâtı'l-arzı. Allahümme, inna nestağfiruke inneke künte ğaffaren feersilissemae aleyna midrara."
Anlamı: "Bize yardım eden, içimize sinen, bol ve faydalı olup her tarafı kaplayan ve her tarafı sulayan genel bir yağmur ihsan et.
Allah'ım! Bizi yağmurla sula, bizi ümitlerini kesmiş kimselerden etme. Allah'ım! İllerde,
kullarda ve yaratıklarda öyle bir güçlük ve darlık var ki, senden başkasına arzedemeyiz. Allah'ım! Bizim için ekinler bitir, hayvan memelerini sütle doldur, bizi göğün bereketlerinden sula ve yeryüzünün bereketlerinden bize ürün bitir. Allah'ım! Biz senden mağfiret dileriz. Şübhe yokki sen, çok bağışlayansın. Artık bize gökten bol bol yağmur yağdır."


Kaynak: Ömer Nasuhi BİLMEN, Büyük İslam İlmihali

Perşembe, Aralık 14, 2006

HAC YAKLAŞIRKEN...

Ramazan ayında yaşadığımız manevi hava neden hac aylarında yaşanmaz anlamış değilim?Çok fazla değil daha iki ay kadar önce ramazan ay'ı münasebetiyle yekvücut manevi bir atmosferin içerisindeydik.Sahur,iftar,teravih namazları vs...
Oysa şimdi..?Kafile kafile hacı adayları,İslam aleminin dört bir yanından mekke ve medine'ye akın etmesine rağmen bu heyecanlı ve duygusal manevi yolculuk sanki biraz gözardı ediliyor gibi...

Akşam saatlerinde Saudia tv de bir proğram izledim.İslam aleminden gelen bir grup hacı adaylarıyla yolculuğun başladığı memleketlerinden kutsal topraklara varıncaya kadar olan süreci;müslümanların duygularını,düşüncelerini,yaşadıklarını birebir izleycileriyle paylaşıyorlardı.Bugün kü proğramda Hindistanlı hacı adayları vardı.Yaşlı gözlerle duygularını anlatanlar,kutsal topraklara ayak basar basmaz gözleri pınar olan müslümanlar!Güzel bir proğramdı.Keza diğer bazı arap tv kanallarında Hac ile ilgili eğitici,öğretici proğramlar vardı.Bir süredir de devam ediyor bu proğramlar.

Bunları şunun için yazdım.Acaba bu manevi atmosferi daha bilinçli ve dolu dolu yaşamak için biz de böyle faydalı proğramlar yapamazmıyız?AynenRamazan ayında olduğu gibi.Oruç nasıl ki İslam'ın beş temel esasından biriyse,hac da islamın şartlarındandır.Tamam hac ibadeti herkese farz olmayabilir ama böylesine manevi bir iklimi yaşayabilmek için belki bir vesile olur...

Perşembe, Aralık 07, 2006

PEYGAMBERİMİZİN TEBLİĞİ


Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.

(Sebe Suresi, 28)

Peygamber Efendimizin (s.a.v) dini ve daveti umumidir,evrenseldir.Diğer Peygamberler gibi bir millete,bir kavme münhasır değildir.Cenâb-ı Hak, bir çok ayet-i kerimede bu hususu beyan buyurmuştur:"De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın gönderdiği peygamberim..."

Bu davet ve tebliğ için Hudeybiye sulhu sonrası en uygun zamandı. Zira, anlaşma gereğince 10 yıl harp yapılmayacaktı.Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı idi. Peygamber Efendimiz, birgün Ashab-ı Kiramı toplayarak şöyle buyurdu:"Allah, beni bütün insanlara rahmet olarak gönderdi. İslamı yayma hususunda bana yardımcı olun! Havarilerin Meryem oğlu İsa'ya muhalefetleri gibi, siz de bana karşı muhalefette bulunmayın!"
Sahabiler, "Yâ Resulallah! Havariler, Hz. İsa'ya (a.s.) nasıl muhalefet etmişlerdi?" diye sordular.
Resul-i Ekrem şöyle izah etti:"Benim sizi davet ettiğim vazifeye, o da Havarilerini davet etmişti. Ancak onun yakın yere gönderdiği kimseler isteyerek gidip selamete eriştiler. Uzak yere göndermek istedikleri kimseler ise, gitmekten kaçındılar. İsa (a.s.), bu durumu Allah'a arzetti ve şikayette bulundu."Gitmeye üşenenlerin her biri, gönderilecekleri milletlerin dillerini konuşur oldukları halde sabahladılar. İsa (a.s.), onlara, 'Bu, Allah'ın sizin için kesinleştirdiği, ve ehemmiyet verdiği bir iştir. Haydi gidiniz!' demişti. Onlar da gitmişlerdi!"
Bunun üzerine Sahabiler, "Yâ Resulallah," dediler, "biz sana bu hususta yardımcı olacağız, Bizi arzu ettiğin yere gönder" dediler.

Bunun üzerine Resul-i Kibriya Efendimiz, İslama davet maksadıyla Ashabından:
1) Dihyetü'l-Kelbî'yi Rum Kayseri* Heraklius'a,
2) Amr bin Ümeyye ed-Demri'yi, Habeş Necaşisi Ashame'ye,
3) Abdullah bin Huzafe'yi İran Kisrası Hüsrev Perviz'e,
4) Hanb bin Ebi Beltaa'yı Mısır Firavunu Mukavkıs'a,
5) Salit bin Amr'ı, Yemame Valisi Havza bin Ali'ye,
6) Şuca' bin Vehb'i Gassan Meliki Münzir bin Haris bin Ebi Şemir'e gönderdi.

Çarşamba, Aralık 06, 2006

HAC AYLARI

Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının." (Bakara, 197)"

Hac, sözlükte saygıdeğer makamlara isteyerek ziyarette bulunmak demektir. Dindeki anlamı ise ihrama girerek belli günde Arafatta bulunmak ve Kâbe'yi usûlüne uygun olarak ziyaret etmektir. Hac yapmak, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzdır, yani Allah'ın emridir.

Hac, Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden 9 yıl sonra farz kılınmıştır. Bu yıl Peygamberimiz Hz. Ebu Bekir'i 'Hac Emiri' tayin etmiş, kendileri de bir yıl sonra yani hicretin onuncu yılı da haccetmişlerdir. Bu, Peygamberimizin ilk haccı olduğu gibi buna "Veda Haccı" denir. Çünkü Peygamberimiz bundan sonra -vefat ettikleri için- haccetmemiştir.

Pazar, Aralık 03, 2006

HAYATIN İÇİNDEN


Dün akşam bir arkadaşın evine ailece oturmaya gitmiştik.Sağolsunlar bizi çok iyi karşıladılar,misafir ettiler.Ama öyle bir sigara içiyorlar ki;içimiz dışımız sigara oldu.İşin açıkcası,dumanaltı olduk.Hatta pasif içici konumuna düştük.Ya bir şey de diyemiyorsun ama o kadar sigara içilir mi?Hep üstümüze sinmiş,içimize işlemiş...



Neticede bugün küçük oğlumu doktora götürmek zorunda kaldım.Zaten kendisinde bronşit var.Birkaç gündür öksürüyordu gerçi ama dün o ortamda daha da fenalaştı.Zaman zaman müdahale edip çocuğumu eşlerimizin oturduğu kısıma gönderdiysemde fayda etmedi.Zaten orada da sigara içen başka bir bayan daha varmış!!"bu arada biz gerici olduğumuz için böyle haremlik,selamlık şeklinde otururuz:)"

Velhasılı kelam bugün yavrumu aldım doktora götürdüm.Ateşi 39-40derecede seyrediyordu.İlaçlar v.s ancak akşamdan sonra biraz rahatlar gibi oldu.Ama ne yiyorsa kusuyor,çok halsizleşti.İnşallah kısa sürede toparlar kendisini.

Bu kafaylada doktordan çıktım hemen veliler toplantısına katıldım.Öğretmen arkadaşlarla beraber çocuklarımın eğitimiyle ilgili görüş alışverişinde bulunduk .Faydalı bir görüşme olmuştur umarım.



Akşamda Fenerbahçe-Galatasaray maçı vardı .Doğru düzgün seyretme imkanım olmadı ama yine yenilmişiz 2-1:((Böyle bir hafta sonunun tuzu biberi oldu işte ne yapalım?:)Allah beterinden saklasın efendim.Şimdiden iyi bir hafta diliyorum herkese...

Cumartesi, Aralık 02, 2006

...

GÜNÜN AYETİ
Şu bir gerçek ki, yeni bir oluşa koyulmak üzere geceleyin kalkan, yer tutma bakımından daha güçlü, söz bakımından daha etkilidir. MÜZZEMMİL 6
GÜNÜN HADİSİ
Abdullah bin Mesud (r.a): Rasulullah (s.a.v):Ancak iki konuda imrenme (haset) vardır: Allah'ın kendisine mal verip de bu malı hak yolda harcattığı kimse ile Allah'ın kendisine ilim (hikmet) verip de bu ilimle (hikmetle) hüküm veren ve bu ilmi (hikmeti) öğreten kimseye. buyurdu.(Buhari,ilim,15)
GÜNÜN DUASI
Ya Rabbi! Yaratılışımı / vücudumu güzelleştirdiğin gibi, ahlakımıda güzelleştir.

Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)

Salı, Kasım 28, 2006

MARİFETULLAH


“Bütün ulûm-u hakikiyyenin esası ve nuru ve ruhu marifetullahdır.”Sözler

Marifet, tanıma manasına gelir. marifetullah, “İlâhî sıfat ve isimlerin tecellilerini tefekkürde erişilen mertebe,” “İlâhî hakikatlara vukufiyet” , “kalbî inkişaf” şeklinde tarif ediliyor.

Bir kul, bütün sıfatları sonsuz olan Allah’ın marifetinde ne kadar ileri giderse gitsin, önünde yine sonsuz bir mesafe vardır.Daha fazlası için lütfen tıklayınız...

Pazar, Kasım 26, 2006

TEKRAR ÜNİVERSİTE YILLARI

Yıllar sonra tekrar üniversiteli olmak farklı hatta karmaşık bir duygu.Bu bloğu ziyaret edenler benim Medine İslam Üniversitesinden mezun olduğumu bilirler belki.Peki nerden çıktı tekrar üniversite yılları?Lisans üstü filan mı yoksa?Keşke:)Ama kısaca anlatayım isterseniz.

YÖK;mezun olduğumuz yıl değerlendirme neticesinde bizlere "lisans"değil de "önlisansa"eşdeğer denklik belgesi verdi.Tabii bu karar tamamen keyfi,hukuki bir dayanağı olmayan,önyargıyla verilmiş bir karardı.Zaten bizden sonra ki yıllarda mezun olan arkadaşları değerlendirmeye bile almazken;gitgide yelpazeyi daha da genişleterek bu üniversitelerden mezun olupta çeşitli kurumlarda görev alan arkadaşlarımızı bile sıkı bir takip sonucu teker teker tespit edip(!)görevlerinden uzaklaştırdılar.Neyse amacım burada bu zulmü anlatmak değil..sadede gelelim:)

Geçtiğimiz yaz "DGS"'ye girdim.Dikey Geçiş Sınavına yani.Elimde "önlisans"belgesi var ya kapı gibi.Hamdolsun başarılı oldum.Daha sonra da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine kaydımı yaptırdım.13 Kasımda da derslerimiz başladı.Yani anlayacağınız şimdi Ank.İlahiyat 3.sınıf öğrencisiyim.İki yıl daha üniversiteliyim.Vatana,millete hayırlı olsun:)

Cumartesi, Kasım 25, 2006

İYİ HAFTA SONLARI:)

BİR SAZAN

Otobüsle giderken, Bolu Dağı'nda verilen molada hemen tuvalete koşturdu.Korkunç sıkışmıştı. Şansına boş kabin bulup kendini oraya attı...Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses "merhaba" dedi.Adam şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi.Ses devam etti: "Nasılsın?"İlk defa başına böyle bir şey geliyordu...Yine şaşkın şaşkın yanıtladı: "Sağ ol, iyiyim. sen nasılsın?"Ses sordu: "Ne yapıyorsun?"Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Düşündü ve yanıtladı: "Ben" dedi "İstanbul'dan Ankara'ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?"Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi."Hayatım, telefonu kapatıyorum.Yandaki tuvalette bir gerizekalı var. Sana sorduğum sorulara yanıt verip duruyor. Ben seni sonra ararım..."

WİNDOWS KAPANIŞ MESAJLARI

Oturumunuz süresince bir hatamız olduysa affola.Şimdi bilgisayarınızı kapatabilirsiniz.Bill Gates 'İyi günler' diler.Nereye isterseniz oraya!

Bu akşam da bize ayrılan sürenin sonuna geldik...Yarın gene aynı saatte buluşmak ümidiyle, esen kalın!...

''Kapatıyorsun ha? Tamam kapat bakalım ama bir sonraki oturumda bazı şeyler bıraktıgın gibi olmayabilir...''

GARİP TÜRK HUYLARI

-Kardan adama tekme atma veya bozmaya çalışma,
-Yeni atılmış bir betona basma veya isim yazma,
-Gazete ve dergilerdeki resimlere sakal, bıyık ve gözlük yapma,
-Kar topunun içine buz veya taş koyma,
-Ağaçlara ve parktaki banklara kalp ve isim baş harfi kazıma,
-Tiki olan insanların tikleri ile ugraşma,
-Cep telefonu ile bağıra bağıra konuşma,
-Trafikte kırmızı ışıkta dururken burun karıştırma,
-Elektrik,su,doğalgaz,vergi,trafik cezası vb.. faturaları son gününde ödeme,
-Kağıt mendili kumaş mendil gibi günlerce buruşuk şekilde cebinde taşır.
-Serçe parmağını kulağına sokup iyice sallayarak karıştırır.
-Nezle olunca tuvalet kağıdını uzun bir şerit yaparak kullanir.
-Çorabının kirlenip kirlenmediğini burnuna götürerek kısa süreli koklayarak anlayan kişi temizliğine düşkün bir Türk'tür.
-Daha birinci telefon zili çaldığında telefonun başına dikilir ama açmak için ikinci kez çalmasını bekler.
-Gazete kağıdını en iyi şekilde kullanır.(Cam silme bezi, külah, mendil, sofra bezi )
-Tek abdestle beş vakit namaz kılmak için iki büklüm kıvranır.
-Tüp kaçırıyor mu, kaçırmıyor mu diye kibrit yakıp kontrol eder.
-Otoyolda, otomobilin gaz pedalına tuğla koyup, yorulmadan kullanma fikri bir Türk'ündür.
-Dişlerinin arasından "viij viij" diye ses çıkarır.
-Evin bir odasının ampulü patladığı zaman yenisini almayıp da fazla kullanmadıgı bir odanın ampulünü onun yerine takar.
-Kürdanla dişini karıştırıp önce çıkarıp bakar , sonra tekrar ağzına koyar.

DAĞLININ HİKAYESİ

Bizim dağlara kar yağmadı daha,
Havalar bahar gibi...
Akşamları soğukca oluyor ama yine de,
Sobaları gün batımı yakıyoruz işte!
***
Geçenler yağmur yağdı
Delibekir çayı taştı...
Ben de kestane aldım
Akşam üstü seyyar satıcıdan,
Sobanın üzerinde patlattım,
Yedim,yedim
Bıkmadan,usanmadan...
***
Sabah pazarada gittim
Gara memmet narı,
Telbizek portakalı..
Ne bulduysam aldım.
***
Ben dağlıyım arkadaş;Gavurdağlı!
Gözü pek,elleri nasırlı..
Başı dik,alnı ak,anlı şanlı
Dağlıyım;Nurdağlı!!

Cuma, Kasım 24, 2006

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:"Allah teâlâ buyurmuştur:"Kulum bana, kendisine farz kıldıklarımı yerine getirmekten daha iyi bir şeyle yaklaşamaz.Ondan sonra, kulum bana nâfile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, nihâyet ben onu severim. Ben onu bir de sevdim mi, artık işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum.Bir şey isterse, hemen veririm, bir şeyden de bana sığınırsa, onu muhakkak korurum."Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:"Kıyamet gününde, amelinden yana, kulun ilk önce sorguya çekileceği şey, namazıdır. Eğer bunun hesabını verirse, kurtulur. Veremezse, eli boş dönüp, büyük bir zararla karşılaşır.Farz namazından bir eksik çıkarsa, Rab Teâlâ der ki:"Gel, bak bakalım kulumun nâfile namazı var mı?"Bakılır, varsa getirilir ve onunla farz namaz tamamlanır.Sonra diğer amelleri de bunun gibi olur."Hureys radıyallahu anh. Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:"Kim gecenin sonunda kalkamamaktan korkarsa, gecenin başında vitrini kılsın, sonra uyusun."Câbir radıyallahu anh. Müslim

Perşembe, Kasım 23, 2006

HAZIR CEVAPLAR

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayışı ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
"Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!!

Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
- Affedersiniz, siz veteriner misiniz? demiş.
M. Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca,
Yavuz ;
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde,
Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.

KEŞMEKEŞ

Hafakanlar basar beynimi,
Neyi ararım veya kimi?
Hep sorgularım kendimi,
Bu arayışlar bitmeyecek mi?

Yaş otuzbeş yolun yarısı!
Ben hala yolun başındayım,
Yordu beni hayat tasası,
Sanki yetmiş yaşındayım!

Meğer hayat ne zormuş?
Ateşten bir kormuş...
Sabır benim kalkanım,
İmansa tek dayanağım!!

Rabbim;açtım sana ellerimi,
Diktim semaya gözlerimi.
Sen rahman ve rahimsin,
Hem sahibim hem melce'imsin!!

Çarşamba, Kasım 22, 2006

KUR'AN OKUNAN EV



Kur’an’ın okunduğu yerde melekler ve temiz ruhlar da hazır bulunur. Tilavet olunan her bir harf bir hava zerreciğinin içini doldurup atmosferin uhrevîleşmesine vesile olur. Kur’an, okunduğu yere huzur, mutluluk ve bereket getirir. Okuyana da, dinleyene de sevinç ve tarifsiz bir huzur verir. Gam, tasa ve kederlerini dağıtır, ümitsizliklerini siler, onları manen canlı ve aktif bir hale getirir. Her türlü vesvesenin o insanlardan uzaklaşmasına vesile olur. Cinnî ve insî şeytanlara karşı onları korur.

Kur’an’ın bu yönünü Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem), on sene O’na sadakatle hizmet eden, Hz. Enes naklediyor: “Kur’an okunan evin hayrı artar. Böyle evlere melekler toplanır.” Ebu Hureyre Hazretleri de naklettiğimiz hadisi biraz daha açıklayan bir başka rivayette bulunuyor: Kur’an okunan evin hayrı artar; böyle bir ev, içinde oturanları sıkmaz. Bu evlere melekler toplanır; şeytanlar uzaklaşır. İçinde Kur’an okunan, anlam ve yorumuyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryüzünü aydınlattığı gibi sema ehli için aydınlatılır.
Sayı:
177
Bölüm:
Kıssadan Hisse/Zaman/Ailem dergisi

Pazartesi, Kasım 20, 2006

STRESLİ MİSİNİZ ?


Bu resim Amerikada insanların ne kadar stresli olduklarını ölçmek amacıyla kullanılan resimlerdenmiş.Polis bu resimleri hapishanelerde sıkça kullanmaktaymış.Resimleri ne kadar hareketli görüyorsanız o kadar streslisiniz demektir.Resimlerin hareketsiz olduklarını da unutmayın...

Bana çok ilginç geldi de sizlerle paylaşmak istedim.Ne kadar doğru acaba?

Not:Resimi büyüterek bakınız.

Pazar, Kasım 19, 2006

SIK DUYDUĞUMUZ YALANLAR

* Hallederiz.
*Yarın tamam.
* Öğle tatili yapmıyoruz..
* Hiç acıtmayacak.
* Yüzünü gören cennetlik.
* Abi , abla zahmet olmuş.
* Telefon numaran silinmiş ,eski telefonda kayıtlıymış.
* Şimdi ben de seni arayacaktım.
* İsterseniz parasını verelim.
* Orijinal yedek parcası.
* Telefon şehirler arasına kapalı.
* Burada torpil geçmez.
* Girilmez levhasını görmedim.
* Yemeğe kalın.
* Çok üzüldüm ya.
* Her bedene uyar.
* Davetliydik ama gitmedik.
* Bu saaten sonra çağırsada gitmem.
* Bu kızı kimler kimler istedi.
* Bu kızı ne avukatlar mühendisler istedi de vermedik.
* Herkese eşit zam yapıldı.
* Hatırası var.
* Herşeyin en iyisine layıksın.
* Ben zaten böyle olacağını biliyordum.
* Emrin olur.
* Arkasından değil, burada olsun yüzüne de söylerim.
* Bilsem söylemez miyim?
* Ayip ettin valla kimseye soylemem
* Kolay gelsin herkese,
* Aradım valla yoktun...:))

Cumartesi, Kasım 18, 2006

ESMAU'L HÜSNA

"Esmau'l Hüsna" terimi arapça olup "esma"isim kelimesinin çoğulu,"hüsna"ise;en güzel anlamındadır.İki kelimeden oluşan bu terim;Kur'an ve Hadislerde Allah'a nisbet edilen isimleri ifade eder.

Günümüzde insanlarımızın ekseriyetine bakıldığında,kainatın yaratıcısı ve bir yöneticisinin bulunduğuna inanmakla birlikte O'nu tanıdıkları,tam manasıyla idrak ettikleri söylenemez.Bu çerçeveden baktığımızda Allah'ın o güzel isimlerini öğrenmek,bilmek,anlamak büyük önem arzetmektedir.

Allah'ı tanımada sadece aklımızı kullanmak yeterli değildir.Akılla birlikte gönül ve kalbi yollarlada Allah'ı tanımalı,münasebet kurmalıyız.İşte bu noktadan da baktığımızda "Esmau'l Hüsna"yine büyük bir önem taşımaktadır.

Zaten Kur'an da dua ve zikrin üzerinde sıkça durulması da bunun bir göstergesidir.Bunu Efendimiz (s.a.v)'in dua metinlerinde de görmemiz mümkündür.Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de Allah'ın güzel isimlerinin bulunduğu, O'na bu isimlerle dua, niyaz ve ibadette bulunulması gerektiği, bu konuda doğru yoldan ayrılanlara itibar edilmemesi lâzım geldiği (A'râf 7/180), ayrıca esma'ul hüsnanın hangisiyle olursa olsun dua edilebileceği (İsrâ 17/ 110) belirtilmiş ve son inen surelerden birinde de on altı kadar isim bir arada zikredilmiştir (Haşr 59/22-24).

Yine Kur'anda Allah(c.c)bu konuyla ilgili şöyle buyurmaktadır:"...Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir." (Ankebut 29/45) "Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd 13/28)

Efendimiz (sav) de bu konu üzerinde ehemmiyetle durmuş ve şöyle buyurmuştur:"...Dikkat edin! İnsan bedeninde öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa bütün beden iyi olur; o kötü olursa bütün beden bozulur: O et parçası kalptir."
Diğer bir hadiste ise Efendimiz(sav) şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın doksan dokuz -yüzden bir eksik- ismi vardır. Kim bunları sayarsa (ezberlerse) Cennet'e girer"

Hülasa;Allah'ın isimlerini bilmek,ezberlemek kalbimizi güzelleştirir,paslarını siler,güzel ahlak sahibi olmamızı sağlar.Bu güzel ahlakta cennete girmemize vesile olur inşallah.

Perşembe, Kasım 16, 2006

ÜZERİMDEN ATMAM LAZIM:)

Değerli ziyaretçi arkadaşlar,
Sizlerde belki farkındasınızdır.Uzun süredir pek yazmıyorum.Üzerimde bir durgunluk,bıkkınlık var'ki sormayın gitsin.İçimden yazmak gelmiyor.

Ama bugün kendi kendime sordum;Bu yaz(a)mama durumu nereye kadar devam edecek?Bu duruma bir nokta koymalı,şeytanın bacağını kırmalıyım:)

Aslında yazacak çok konu da var.Örneğin;Dün eğitim komisyonunda tartışılan "Katsayı adaletsizliği"gibi.Ama dedim ya hiç yazma isteğim yok diye...

Bakalım,belki bu satırlar tekrar yazmama vesile ya da ilham kaynağı olur:)

Pazar, Kasım 12, 2006

TÜRKİYE' DE DOMUZ GERÇEĞİ

Bugün ülkemizde ne acıdır ki 80’nin üzerinde domuz çiftliği faaliyet göstermektedir. Ülke coğrafyasında dağılımı ise şöyle: Eskişehir, Çorum, Kastamonu, Manisa, Isparta, Kayseri, Mersin, Bilecik, Erzincan, Adana, Denizli, Bursa (Karacabey,Ertuğrul köy, Hançerli Köy, Çınarlı Köy) Burdur, Gökçeada, ızmir (Menemen, Kısıklı Köyü) Balıkesir, Afyon(Emirdağ), Kütahya, ıstanbul (Arnavutköy, Ayazağa, Acımaşlı köyü, Habibler, Kemerburgaz, Beykoz, Terkos, Cendere, Halkalı, Polonezköy, Zeytinburnu, Çorlu) vs.

Bu çiftliklerin sahiplerinin ve çalışanlarının çoğu ne yazık ki kendisini müslüman olarak kabul etmektedir.

Bu çiftliklerde yılda 1 milyonun üzerinde (yanlış duymadınız) domuz, kesimhanelere gitmektedir. Kesimhanelere gelince,bir çoğu sucuk,salam, sosis imalat hanelerinin bünyesinde bulunmakta bir kısmı kaçak kesimhanelerde, çok azı da Belediyelerin kontrolunda olan kesimhanelerde kesiliyor. ıstanbul’da Sütlüce Belediyesinin kesim hanesi en meşhurlarındandır.
Kesimhanelerde kesilen domuzlar daha sonra nerelere gidiyor? Etler ve yağlar sucuk, salam, sosis fabrikalarına,otellere, tatil köylerine, büyük, küçük marketlere, büfelere, iç yağları sabun fabrikalarına, ilaç fabrikalarına, kozmetik imalatına, bazı margarincilere; kıllar fırça imalatçılarına; işkembe, bağırsak, ciğer gibi sakadatları kozmetik ve ilaç sanayiine, göz ve bazı iç organları hastahanelere; bazı artıklar yem sanayiine; deriler dericilere dağıtılmaktadır.

İşte böyle yılda 1 milyondan fazla kesimi yapılan domuzun her eczası hayatımızın çeşitli kademesinde farkına varmadan, bilgimizin dışında karşımıza çıkabilecek durumdadır. Ve bunu kontrol edecek, müslüman halka bildierecek hiçbir resmi ve sivil merci bulunmamaktadır. Sucuk, salam, sosis ürünlerinde etiketlerinde kullanılan katkı ve yardımcı maddelerin hangi hayvan cinsine ait olduğu yazılması kanuni bir zorunluluk olmasına rağmen, etiketleride bu bilgileri bulmak mümkün olmamakta. Hatta sosisler etiketsiz bile satılabilmektedir.
Sosis, salam, sucuk imalathanelerine gelince; bunu kontrol etmek hemen hemen hiç mümkün değildir. Çünkü bunu aleni yapan çok az firma var. Çoğu bu işi bile bile ve gizli yapıyor.

şişli’de Foti-Onur-Fomar
Ayazağa’da Çerkezo-Sifko imalathaneleri
Ayazağa’da Adela
Çatalcada Trakya Et ve Süt A.ş.
Gourmet
Arnavutköy yakınlarında Karlıbayır mevkiinde Marmara salam imalathanesi
Pepço,şütte,Artem,ıdeal,Özarzum imalathaneleri


Bu imalathaneler gibi ülkemizde 100’ün üzerinde imalathane var. Bu imalathanelerde markalı, markasız, etiketli, etiketsiz, domuz eti ve yağı katılmış çeşitli salam, sosis, sucuk ve jambon üretilmekte ve maalesef bunlar müslüman halka yedirilmektedir. Sadece ıstanbul’a günlük giren domuz eti miktar 30-40 ton civarındadır. Bu etlerden yapılan ürünleri gayri müslümler değil, bilerek veya bilmeyerek müslüman inancına sahip vatandaşlar tüketmektedir.
KAYNAK:Reşit Haylamaz “Türkiye’de Domuz Gerçeği”

Çarşamba, Kasım 08, 2006

Pazar, Kasım 05, 2006

HESAP VE ÖTESİ

İmam Gazali "Mükaşefet'ul Kulub"adlı eserinde hesaptan sonra insanları üç kısıma ayırmaktadır.

Birinci kısım:Hiç sevabı olmayanlar.Bunlara,"Ey mücrimler!Topluluktan ayrılın denir.Bunlar topluluktan ayrılıp cehennemin kenarında toplanırlar.Cehennemden çıkan siyah bir boyun,onları kuşun taneyi gagalaması gibi alır ve götürüp cehennemin içine atar.

İkinci kısım:Hiç günahı olmayan kesimdir ki;hayatın tüm cilvelerine karşı hamd edenler,gece ibadeti yapanlar,ticaret ve alışverişin kendilerini Allah'ı zikretmekten alıkoymadığı kimselerden oluşur.Bunlar da melekler refakatinde cennete götürürler.

Üçüncü kısım:Sayıca en çok olan kısımdır.Sevapları da günahlarıda vardır.Bunların durumları diğer iki kısım gibi kesin değildir.Çünkü Allah'ın bunları affetmesi de cezalandırması da muhtemeldir.
Bu insanlar mahşer yerinde endişe ve korku içerisinde uzun bir müddet dağıtılacak olan amel defterlerini beklerler.Amel defterinin veriliş biçimi insanlar için ilk işarettir.

Kur'an- Kerim'de bu olaydan şöyle bahsedilmiştir:
"Kimin kitabı sağ eline verilirse ,onun hesabı kolay olacakve kendisi bundan sonra cennetteki ailesinin yanına gidecektir.Kimin kitabı arkasından verilirse,o da ağlayıp sızlayacakve alevli ateşe girecektir."İnşikak,7-12

Allah Rasulü(s.a.v)şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde üç yerde kendisinden başkasını aklına getirmez ve en yakınlarını bile düşünmez.Bu yerler amel defterlerinin hangi eline verileceğini beklerken,ameller tartılıp hangi kefesini ağır geleceğini gözlerkenve sırat köprüsü üzerinden geçerkendir."

Allah amel defterini sağ taraftan alan,hesabını kolay veren mü'minlerden eylesin cümlemizi...

Çarşamba, Kasım 01, 2006

TEK RAKİBİM THY:)

OKULDA ŞİDDET

Ülkemizde son yıllarda yükselişe geçen şiddet olayları,maalesef önlenemez boyutlara ulaşmıştır.Uyuşturucuya başlama yaşı 11'e inmiş;Türkiye'nin kanayan yarası,en büyük sorunu olmuştur.Okul önlerinde bile,ekmek peynir satarcasına uyuşturucu hapları satılmakta ve maalesef yetkililerde bu hazin tablo karşısında yetersiz kalmaktadır.

Peki ne oldu da bu noktalara ulaşıldı?İstikbalimizin teminatı olarak gösterilen gençlerimize ne oldu?Uyuşturucu,taciz,şiddet neden bu boyutlara ulaştı?Saygı ve sevgi neden kayboldu?En acısı da gençlerimiz neden kimlik bunalımı yaşıyor?Kısacası yeni nesil nereye koşuyor?

Bu nedenlerin altında yatan en önemli gerçek ise;Dini eğitim ve öğretimin önüne konulan engeller ve kısıtlamalardır.Milli ve manevi değerlerin oluşmasında en büyük etken olan dini eğitim ve öğretim kısıtlanarak adeta bu duruma davetiye çıkartılmıştır.Sevgi,saygı,barış,dostluk,paylaşım vb.gibi ahlaki değerler ancak dini eğitimle elde edilebilir.Oysa günümüzde 8 yıllık zorunlu eğitime geçildikten sonra "din eğitimi"gözardı edilmiştir.

Bu bağlamda;oligarşik bir kurum olan,demokrasiyi hazmedememiş,hukuka aykırı ve keyfi kararlar alan "YÖK"sorun olmaktan çıkarılmalı ve bu sorun biran önce halledilmelidir.Halledilmediği takdirde,sorunlar yumağı büyüyecek ve tablo çok daha vahim bir hal alacaktır.

Perşembe, Ekim 26, 2006

BİRR-UL VALİDEYN

İnsanın dünyadaki en büyük görevi şüphesiz ki, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bundan hemen sonra rızasını almamız gerekenler ise, ana-babalarımızdır. Çünkü, Allah'u Teâlâ, kendisine ibadetten hemen sonra ebeveyne iyiliği emretmiş , Peygamberimiz de (s.a.s.): "Allah'ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır" (Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1; Tirmizî, Birr, 3) buyurmuştur. İyilik yapmada babadan önce gelen annenin durumu da, tabii ki böyledir.

Peygamberimiz (s.a.s.) çok öfkeli bir şekilde üç defa, "Yazıklar olsun o kimseye " dediğinde Ashab-ı Kiram; "Kimdir o? Ey Allah'ın Resulü! " diye sorunca;

"Ana-babası veya bunlardan birisi yanında ihtiyarladığı hâlde, Cennet'e giremeyip Cehennem'i boylayan kimse" der. (Müslim, Birr, 9).

Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın anlattığına göre, bir adam peygamberimiz (s.a.s.)'e gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona; "Annen baban sağ mıdır?" diye sordu. Adam: "Evet", deyince Resulullah (s.a.s.): "O hâlde sen önce onların rızasını almaya çalış, " buyurarak ona bu görevini hatırlattı. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, VIII, 377).

Cumanız mübarek olsun!

ŞEVVAL ORUCU

Onbir ayın sultanı Ramazan ayına elveda demekle, oruç tutmaya da elveda dememeliyiz. Oruçla elde ettiğimiz güzellikleri korumak ve nefsimizi temizlemek adına; Arada bir de olsa, oruç tutmaya devam etmeliyiz. Oruç tutmak sadece Ramazan ayında farz kılınmıştır, fakat Ramazan dışında da tutulacak oruçlar vardır.

Ramazan’dan sonra, Şevval ayı içerisinde altı gün oruç tutmak sünnettir.Peşpeşe, ya da aralıklarla tutulması konusunda dini bir tercih sebebi yoktur.

Müslim ve Tirmizî deki bir hadisi şerifin manası şöyledir: “Kim Ramazan orucunu tutar ve Şevval’den de ona altı gün daha eklerse bütün seneyi oruç tutmuş gibi olur”

Allah (cc) cümlemizin tuttuğu ve tutacağı oruçları kabul eylesin.

Çarşamba, Ekim 25, 2006

TASAVVUF


1. Tasavvuf zühddür,
2. Tasavvuf güzel ahlâktır,
3. Tasavvuf tasfiye; Yâni kalb temizliğidir,
4. Tasavvuf tezkiye; Yâni nefs ile mücâhededir,
5. Tasavvuf istikâmet; yâni kitap ve sünnete sarılmaktır,
6. Tasavvuf Allâh'a tam teslîmiyet ve rabbânîliktir,
7. Tasavvuf Hakk'a vuslattır (ihsân),
8. Tasavvuf İslâm'ın rûh hayâtıdır,
9. Tasavvuf bir bâtın ilmidir,
10
.Tasavvuf havassa âit ledün ilmidir.

Pazar, Ekim 22, 2006

Cumartesi, Ekim 21, 2006

YALNIZLIK


...
Efkârını dağıtmıyor her gece,
Ard arda içtiğin sigara
Ve başıboş akan ırmaklar gibi,
Dalıp dalıp gidiyorsun yollara.

Bütün sevdiklerin terkedip gitti,
Yapayalnız kaldın artık.
Dokunsalar ağlarsın çocuklar gibi,
Büyüdü gözlerinde yalnızlık.

Biliyorum,böyle değildin önceleri,
Türküler söylerdin sıcak.
Şimdi bir bekâr evin var karanlık
Bir odan var ağlayacak.

Yavuz Bülent Bâkiler

Salı, Ekim 17, 2006

KADİR GECESİ


Kur’an-i Kerim’in inmeye basladigi Ramazan ayinin yirmi yedinci gecesi Islam’da en kutsal ve faziletli gecedir. Kadir gecesi, içerisinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayirlidir. Kur’an-i Kerim de bu gecenin faziletini belirten müstakil bir sure vardir. Bu surede yüce Rabbimiz söyle buyurmaktadir:
“Dogrusu biz Kur’an’i Kadir gecesinde indirmisizdir. Kadir gecesinin ne oldugunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayirlidir. Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü is için inerler. O gece, tanyerinin agarmasina kadar bir esenliktir” (Kadir, 1-5).

Hangi Gecede Oldugu:
Kadir gecesinin hangi gece oldugu kesin olarak bilinmemekle beraber genellikle Ramazan’in yirmi yedinci gecesinde oldugu tercih edilmistir. Hz. Peygamber (s.a.v) bunun kesinlikle hangi gece oldugunu belirtmemis, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’in son on günü içerisindeki tek rakamli gecelerde arayiniz” buyurmustur (Buhari, Müslim).

Kadir Gecesinde Neler Yapmaliyiz?

Kadir gecesini, namaz kilarak, Kur’an-i Kerim okuyarak, tövbe, istigfar ederek ve dua yaparak degerlendirmeliyiz.

Hz. Aise (r.ah) söyle anlatiyor: “Ey Allah’in Resulü! Kadir gecesine rastlarsam nasil dua edeyim? diye sordum. Resulüllah (s.a.v):
“Allahümme inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa’fu annî (Allah’im sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet)” diye dua et, buyurdu (Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VI, 314).

Pazar, Ekim 15, 2006

Cumartesi, Ekim 14, 2006

Cuma, Ekim 13, 2006

SADAKA-I FITR


Anlamı: Ramazan bayramının birinci günü, nisâb miktarı malı olan müslümanların fakir müslümana verdiği sadaka.
Miktarı:Hadislerde sadaka-ı fıtrın miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden bir sa' (yaklaşık 2.917 gram) olarak belirlenmiştir.

Din İşleri Yüksek Kurulu 2006 yılı için sadaka-ı fıtr miktarını asgari ücret, geçim standardı, gıda fiyatları gibi kriterler ile bir kişinin bir günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak, 4.5 YTL olarak belirledi.
Vakti:" Fitre fakirlerin bayram ihtiyaçlarını karşılamaları amacıyla Ramazan ayı içinde verilebilir. Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı'nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olur.
Hükmü:
İbn-i Ömer (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te: "Resûlullah Sallâllahü Aleyhi ve Sellem sadak-i fıtr'ı, müslümanlardan köleye, hür're, erkeğe, kadına, küçüğe, büyüğe hurmadan bir sa' yahud arpadan bir sa' olarak vacib kıldı. Ve bu sadakanın, halk bayram namazından çıkmazdan evvel verilmesini emreyledi" buyurulmuştur.

Perşembe, Ekim 12, 2006

RUH NEDİR?

Ruh hakkında neler biliyoruz? Ruhun kendisini bilemiyoruz. Ancak bazı özelliklerinden söz edebiliriz. Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.

Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.

Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.

Yazının tamamı için lütfen tıklayınız...

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

Salı, Ekim 10, 2006

HAYAT SADECE BİR OYUNDUR!


Sonunda kazanmak veya kaybetmek var.Kazanmak istiyorsan;çalış,inan ve sadece ona güven!

Önünde iki yol var.Biri:Sirat-ı müstakim;sonu cennete çıkar.Bir diğeri;Şeytanın aldatmacası ki;sonunda hüsran ve nedamet var!

ARAPÇA BURÇ İSİMLERİ

koç : davar-ül kurban (HAMEL)
boğa : sığır-ül camış (SEVR)
ikizler : adem-ül çift-i aynen (ALJAVZA)
yengeç : mahluk-ül derya-ül böcekvari (SARATAN)
aslan : mahlukat-ül vahşi (ESED)
başak : nebatat-ül arpa vü yulaf (ALAZRA)
terazi : endaze-i kantar(ALMİZAN)
akrep : haşerat-ül zehr-i zıkkım (ALAKRAP)
yay : silah-ül zemberek(ALKAVS)
oğlak : davar-ül sakal-ı sivri (AL JUDY)
kova : damacana (ALDELU)
balık : mahsulat-ı derya (ALHUT)

Not:Parantez içindekiler gerçek isimleri.

Pazar, Ekim 08, 2006

Cuma, Ekim 06, 2006

ORUCUN KALKAN OLUŞU VE ORUÇLUNUN İKİ SEVİNÇ ANI


1218. Ebu Hüreyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim" buyurmuştur.
Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: 'Ben oruçluyum' desin.
Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır."

Buharî, Savm 9; Müslim, Sıyam 163

Çarşamba, Ekim 04, 2006

HÜSN-Ü ZAN

Kainatı yaratan ve bizlere binbir çeşit nimetleri musahhar kılan,rahmeti tüm mahlukatı saran,Erham-ur rahimin olan Cenab-ı Hakka neden hüsn-i zan etmeyelim?

Zayıf olarak yaratılan biz insanlar amellerimizle cennete girebileceğimizi,hesap gününü kazasız belasız olarak atlatacağımızı sanıyorsak aldanıyoruz demektir.Bakınız;
bir hadiste Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Ey mü'minler! Amel ve ibadetlerinizi) itidal üzere yapın, ifrattan kaçının. Zira sizden hiç kimseyi (ateşten) ameli kurtaracak değildir." Sahabiler: "Seni de mi amelin kurtarmaz, ey Allah'ın Resülü!" dediler. Aleyhissalatu vesselâm: "Beni de, buyurdular. Eğer Allah kendi katından bir rahmet ve fazl ile benim günahlarımı bağışlamazsa beni de amelim kurtarmaz!" buyurdular."

Hal böyle iken;Gaflet deryasında yüzen biz müslümanlar hangi amelimize güvenipte,hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacağız?

Peki ümitsiz mi olalım?Herşeyi bırakalım mı?Tabii ki hayır.Onun emirlerine uyalım,yasaklarından kaçınalım.Akdimize riayet edelim.Allah'ın ipine sımsıkı sarılalım ve rahmetinden umudu kesmeyelim.Çünkü Allah'ın rahmeti sonsuzdur.Buna dair hadisler çoktur.Bazıları şöyledir:

Kıyâmet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehennem'e atılmasını emreder. Cehennem'e götürülürken, arkasına dönerek yâ Rabbî! Dünyâda iken (Cennetine kor diye) sana hep hüsn-i zan ettim deyince, onu Cehennem'e götürmeyiniz! Kulumu, bana olan zannı gibi karşılarım buyurur. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Bir başka hadis-i şerifte ise;
Selmânu'l-Fârisi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "AIlah'ın yüz rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlükat kendi aralarında birbirlerine merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir."

Netice olarak;İnanalım ve görevlerimizi yerine getirelim.Ama amellerimize güvenmeyelim.Fakat "Allah kabul ediyor mu?"diye şüpheye de düşmeyelim ve rahmetini umalım.

Pazar, Ekim 01, 2006

SAHURSUZ ORUÇ TUTMAK

Dün öğleden sonra ablamlara uğradım.Bir üst katta oturan;seksenine merdiven dayamış halam da oradaydı,yan oda da kur'an okuyordu.Okuması bitince yanımıza geldi.Bu arada 9.sınıfa giden yeğenim de yatıyordu.
Halam;
-Bu neden yatıyor?
Ablam;
-Sahura kalkmadan oruç tutuyor da ondan
Halam;
-Bu böyle sahursuz oruç tutarsa daha akşama kadar çok süner!

Yaşlılarımızın böyle ilginç sözleri var vesselam:)

Cuma, Eylül 29, 2006

İMAM HATİPLER KAPATILMALI (MI)?

20 gün kadar önceydi.Telefonum çaldı.Arayan Anadolu İmam Hatip Lisesi müdürüydü.Bana vaktimin müsait olup olmadığını,eğer müsaitsem İmam Hatip Lisesinde "Arapça derslerine" girmemi istiyordu.Ben de sorumluluk anlayışı içerisinde diğer işlerime engel teşkil etmeyecek şekilde bir proğram yapılırsa girebileceğimi belirttim.Selamlaştık ve kapattık.

Ve geçtiğimiz hafta...gerekli formaliteler,prosüdürler yapıldı ve göreve başladım.Ama bir yandan da düşünmeden edemedim.Bir tarafta yüzlerce ilahiyat fakültesi mezunları açıkta beklerken,diğer yandan önemli miktarda öğretmen açıklarının olması bir çelişki değil mi?Nasıl bir politikadır anlayamadım gerçekten!

Asıl acı tabloyu ise;Mezun olduğum okulumun kapılarından içeriye girdiğim an gördüm.Her sınıfta 7-8 en fazla 15 öğrenci.Okulun kapanmaması için sağdan,soldan bir şekilde toplanmış ve sıralara oturtulmuş bir avuç öğrenci.Bundan 15-20 yıl kadar önce ki o;zeki,çalışkan,kimliğinin bilincinde,tuttuğunu koparan,tek amacı bu vatana ve millete hizmet aşkıyla yanıp tutuşan o gençliğin yerini,hedefsiz,lakayd,okuma aşkı olmayan bir avuç topluluk almıştı.İçim burkuldu.

Bu acı tablo karşısında hüzünlenmemek elde mi?Bu okullardan mezun olanların önlerine binbir engel koyanlar,kapatılması için her türlü oyunu oynayanlar;maalesef hedeflerine ulaşmış görünüyorlar.Kur'an okumasından bihaber,İman'ın altı şartını saymaktan aciz,Üniversite hedefi hiç olmayan,kimliğini kaybetmiş,muhtevası kaybolmuş ve sadece tabelada kalmış böyle bir İmam Hatip Lisesi'nin mevcudiyeti ne kadar mantıklı?

Bu şekilde devam etmenin yararlı olmayacağını,aksine zararlı olacağını düşünüyorum.Ama kapatmalı mı?Bilmiyorum.Fakat bir çözüm,alternatif bulmak elzem.

Hülasa:İmam hatiplerin bu hale gelmesinde ve bu şekilde devam etmesinde en ufak payı olan herbir sorumlu, şunu hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalılar.Yarın mahşer gününde, Mahkeme-i Kübra da bu vebalin altında kalır,ezilirler.Benden hatırlatması...

CUMA VAKTİ


Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar.Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.
AHZÂB SÛRESİ:56

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bana (bir kere) salât okursa AIIah da ona on salât okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir."
Nesâi, Sehv 55, (3, 50)

1872 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resülullah (aleyhissâlatu vesselâm) buyurdular ki: "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavât okuyandır."
Tirmizi, Salât 357, (484).

Perşembe, Eylül 28, 2006

ÇÖLDE GECE

Çölde gecelediniz mi hiç?Bir yanınız Kızıldeniz diğer yanınız uçsuz bucaksız çöl...Arazi araçlarıyla gece 12'den sonra çölün içlerine doğru yol almak,çölde sabahlamak,gece kızıldeniz de balık avına çıkmak, sabah gün doğarken yüzmek ve sabahın ilk ışıklarıyla evinize dönmek!

Çölde gecenin sessizliğinde,bir taraftan deniz dalgalarının kıyıya vurmasıyla oluşan ritmi,diğer taraftan bedevilerin ud melodilerini dinlediniz mi?Issız bir çöl...Dalgaların ritmi ve ud melodileri...

Bunları neden mi yazdım?Fonda çalan"çöl gecesi"adlı eser bana bunları hatırlattı da onun için yazdım.Farklı bir macera ve heyecan arıyorsanız tavsiye ederim.

Salı, Eylül 26, 2006

ORUÇLA İLGİLİ BAZI KONULAR


Diş fırçalamak orucu bozar mı?
Diş fırçalamakla oruç bozulmaz. Bununla birlikte, diş macunun, misvak parçalarının veya suyun boğaza kaçması halinde oruç bozulur. Orucun bozulma ihtimali dikkate alınarak, dişlerin imsakten önce ve iftardan sonra fırçalanması uygun olur.

Diş Tedavisi Oruçlu Yaptırılabilinir mi?
Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar.


KAYNAK: T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Sitesi

Pazartesi, Eylül 25, 2006

...

BUGÜN MAHZUNUM...YALNIZLIĞA DEMİR ATTIM...KAVAK YELLERİ ESER BAŞIMDA!

Pazar, Eylül 24, 2006

İFTAR DUASI


İftar vaktinde şu duayı okumak sünnettir:
"Allahümme leke sumtü, ve bike âmentü, ve aleyke tevekkeltü, ve alâ rızkıke eftartü, ve savmel'ğadi min şehri ramazane neveytü, fağfir lî ma kaddemtü ve mâ ahhartü"

Anlamı: "Allahım, senin rızan için oruç tuttum, sana inandım, sana güvendim, senin rızkınla orucumu açtım. Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Artık benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

Cumartesi, Eylül 23, 2006

TRAFİK

Trafik polisi Temelin kullandigi arabayi durdurur ve:
-Sizi tebrik ederim beyfendi, bu günkü kontrollerimizde emniyet kemeri takan tek sürücü sizsiniz bu yüzden size üçyüzmilyon lira ödül verecegiz, ne yapmayi düsünüyorsunuz, demis.
Temel:
-Hemen cidup bi ehliyet alacagim demis.
-Ne! senin ehliyetin yok mu?
demeye kalmadan yandan Fadime söze girmis:
-Siz ona bakmayin memur bey içince hep boyle sapitiyi
Polis iyice sinirlenmeye baslamis.
Derken arkadan dursun:
-Ula ben size demedimmi çalinti arabayla yola
çikmayalim basimiza bi is gelir diye.
Trafik polisi iyice zivanadan çikmis ve bagajdan idris
atlamis:
-Noldu usaklar geçtik mi siniri?

Cuma, Eylül 22, 2006

ONBİR AYIN SULTANI;RAMAZAN


Orucun Hükmü:
Bakara 183] Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.
Niçin Onbir ayın sultanı denilmiştir?
Kur'an'ın bu ay içerisinde,kadir gecesinde indirildiğinden onbir ayın sultanı olarak adlandırılmıştır.
Orucun ve Ramazan ayının Fazileti:
- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk'ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfaatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terketti."
Yine Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "ResuluIIah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur."

Hülasa:Ramazan rahmettir.Tıpkı yağmurun rahmet olduğu gibi.Yağmur nasıl ki bütün tozu,toprağı,pislikleri silip süpürüyorsa, ramazan ayı da;insanın tüm günahlarını,kirlerini temizler.

Tüm dostların ramazanlarını gönül huzuruyla,dolu dolu geçirmelerini temenni ederim.

Perşembe, Eylül 21, 2006

Pazartesi, Eylül 18, 2006

CEP TELEFONU ÇILGINLIĞI


Dünya cep telefonları satışları %22,5 artarak 237,8 milyona ulaşmış.Pazardaki üreticilerin durumuna bakıldığında;Nokia yine birinci,motorola ikinci,Sony Ericcson ise üçüncü sırayı almaktaymış.

Türkiye de cep telefonu kullanıcıların sayısı ise;30 milyonu aşmış durumda.İddialara göre bu rakam yakın bir gelecekte 55 milyonu aşacakmış.Mevcut duruma göre en fazla aboneye sahip olan şirket ise;Turkcellmiş.

Benim değinmek istediğim nokta;İnsanlarımızın özellikle bu sektörde çılgın bir tüketime,dolayasıyla israfa yönelmeleri ki,bu da dinimizce haram kılınmıştır.Çevremize baktığımızda gördüğümüz tablo;bunu doğrular niteliktedir.

Nitekim patron,memur,öğretmen,öğrenci,işçi,hamal v.s herkeste cep telefonu var ve herkes mütemadiyen konuşuyor.Ev de,işyerinde,yolda kısacası heryerde...Üstelik çoğu kişiler birer telefon ve hatla iktifa etmeyip ikinci bir cihaz ve hat gereksinimi duymaktalar.Elbette makul gerekçelerle,ikinci bir hatta ve cihaza gerçekten ihtiyacı olanlar vardır.Ama genel olarak bakıldığında ben bu işin fazlaca abartıldığını,cep telefonlarının da sadece birer iletişim aracı olduğu ve ihtiyaç miktarı kullanılması gerektiğinin unutulduğunu ve israfa kaçıldığını düşünmekteyim.Bu tabii ki benim acizane şahsi kanaatimdir.Bilmiyorum,yanılıyor muyum?

Son olarak bu konuda garipsediğim,anlamakta zorluk çektiğim iki hususu da sizlerle paylaşayım ve konuyu kapatalım:)
Birincisi:Çoğu insanlar neden çok sık aralıklarla telefonlarını değiştirme ihtiyacı hissederler?
İkincisi:İki hat,dolayısıyla iki cihaz kullanan şahıslar;Neden birinci hatlarını(genellikle turkcell hattını) daha pahalı,havalı,teknik donanımlı cihazlarda kullanıp,ikinci hatlarını daha mütevazi,ucuz ve basit cihazlarda kullanırlar?Hep merak etmişimdir:)

Selametle efendim...

Cumartesi, Eylül 16, 2006

KISA BİR SÜRELİĞİNE SERVİS DIŞIYIZ!

Efendim benim işgüzarlığım işte:)Benim eski templateden usandım biraz.Aslına bakarsanız o eski templatede karar kılmıştım.Ama bir anda aynı templateden bloglar çoğalınca değiştirmeye karar kıldım.Keşke kılmaz olaydım:)Uğraşıyorum,kolay gelsin bana...

Cuma, Eylül 15, 2006

SAMİ YUSUF- MUALLİM

KOMŞUYA İYİLİK YAPMAK


305. İbni Ömer ve Aişe radıyallahu anhüma'dan rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım."

Cumanız mübarek olsun.

EVİM


Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan!
Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan!
Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada...
Garanti yok sen gibi faniye sigortada!
Eskiden ne güzeldin; evdin, köşktün, yalıydın!
Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın!
Bir köşende annanem, dalgın Kuran okurdu;
Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu.
Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı;
Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı...
Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş;
Sular cömert, "temizlik imandandır" bilinmiş...
Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler.
Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler...
Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu;
Komşuluk, mana ve ruh, ne varsa heder oldu;
Bir yeni nesil geldi, üstüste binenlerden;
Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden...
Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge;
Vuran kimse kalmadı bu davayı mihenge...
Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm;
Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm!..
Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim!
Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Çarşamba, Eylül 13, 2006

BİR GÖÇ...



Dün bir sevdiğimizi uzaklara uğurladık.Geldi,taşındı,gitti...Oysa beş yıldır beraberdik.Çoluk çocuk ailece...

Taşınma işi devam ederken bir an dalmışım...Geçmişte yaşadıklarımızı hatırladım.Geçirdiğimiz acı,tatlı günleri...Beraber nice günler geçirmiştik.Kimi zaman neşeli,kimi zaman da hüzünlü...Bir ömür boyu birlikteliğimiz,ortaklığımız daha da büyüyerek devam eder diye düşünüyorduk.Aslında iyi de mesafe katetmiştik.Ama bir noktadan sonra işler tersine dönmeye başlayınca"herşeyde bir hayır vardır"diyerek birlikteliğimizi noktaladık.Ama "mü'minler kardeştir"şiarını hiç bir zaman unutmadık.Uhuvvet beraberleğimiz daima devam etti,etmeye de devam edecek inşallah...

Hülasa;Bu dünya fani ve yalancı.Zaten bunun böyle olduğunu efendimiz(a.s) bizlere hatırlatmıyor mu?"Dünyada bir yolcu gibi ol!"buyurmuyor mu?Hepimiz bu dünyada birer yolcuyuz.Bugün bir yerde,yarın başka bir mekanda.Önemli olan sağlık ve iman selameti efendim.Öyle değil mi?

NEFİS


Göz açıp kapayıncaya kadar dahi olsa,nefsimle beni başbaşa bırakma rabbim!

Pazartesi, Eylül 11, 2006

YAYLA SEZONU BİTTİ


Bir yaz mevsimi daha sona erdi.Bizim buralarda sıcaklar hala devam ediyor ama,inşallah artık bu bunaltıcı sıcaklardan kurtuluruz.

Yayla sezonu başlarken,bir başka heyecanlı ve şevkli oluyor insan.Ben de tahminen üç ay boyunca bol bol temiz hava teneffüs ettim,kitap okudum,tefekkür ettim,tabiatla başbaşa kaldım.Bu arada tabii gidip gelenler(misafirlerim) oldu.Onlarla da oturduk hasbihal ettik,arka balkonda bahçeye nazır oturup çay içtik...Yani anlayacağınız keyfimiz yerindeydi:)

Şimdi tekrar sizlerleyim.Zaten fazla da kopmuş sayılmazdım.Malumunuz bloglar bağımlılık yapıyor:)
Selam ve dua ile...

Çarşamba, Eylül 06, 2006

BERAAT KANDİLİ


Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizlere de şöyle buyurmuştur:"Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifâ dileyen yok mu;şifâ vereyim. "

"Allah Teâlâ Şaban'ın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar. " (İbn Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38).

Beraat Gecesi, rızıkların taksim edildiği, gelecek sene cereyan edecek vak'aların meleklere bildirildiği gecedir. Bu bakımdan bu gecede hakkında hayırlı şeyler takdir olunup, iyi şeylerin yazılmasını dileyen insan, geceyi ibadetle, dua ile geçirir, meleklere bidirilen takdirin hayırlı olması olması niyazında bulunur.(Ahmed Şahin-Dualarımız)

Salı, Eylül 05, 2006

Pazartesi, Eylül 04, 2006

EYLÜL


Yalnızlığın adı,
Sessizliğin tadı..
Yaprakların sararması,
Sevenlerin ayrılması..
Hüznün koyu rengi,
Hasretin adresi..
Hazan mevsimi,
Eylül ay'ı...

Cuma, Eylül 01, 2006

GURBET


Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet!..

Necip Fazıl Kısakürek