Çarşamba, Ekim 29, 2008

YASAKLARA HAYIR!!

Blogger;yazmasakta,sık sık uğrayamazsakta hayatımızın bir parçası olmuş.İnanın geçtiğimiz akşam monitörümün karşısına geçip biraz bloglar aleminde dolaşayım,arkadaşları ziyaret edeyim derken karşıma birden o mahkeme kararının yazısı çıkınca gerçekten üzülmüştüm.Bugün tekrar kontrol ettiğimde açılmış olması beni memnun etti.Bu vesileyle,bu anlamsız,saçma ve yasakçı zihniyeti kınıyor,yasak koymanın bir çözüm olmadığını,yasak koyan zihniyetlerinde artık bunun idrakine varmalarını diliyorum.Selam ve sevgilerimle...

Cuma, Ekim 24, 2008

HAYIRLI CUMALAR

Cuma günü “Kehf süresini” okumak sünnettir. *Hadisi şerifte; “Kim Cuma günü Kehf
süresini okursa, ona ayaklarının altından ufka doğru bir nur yükselir. Bu nurla kıyamet gününde,

ışıklanır ve bu kimsenin iki Cuma arasındaki günahları affolunur.”

Çarşamba, Ekim 22, 2008

BENİM HALİM

Yalnızlık korkusu sardı içimi
Ben neyim ve nerdeyim?
Ürkütür oldu beni hayatın biçimi
Acaba ne olacak benim bu halim?


Ne yardan ne serden vazgeçerim.
Zavallı,perişan ve derbederim!
Yordu beni bu dinmeyen kederim.
Acaba ne olacak benim bu halim?

Cuma, Ekim 10, 2008

O ADAM

O adama üzülüyorum.Çok ezilip bükülmüştü.İçerisinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi şimdi daha iyi anlıyorum.O iki taraf arasında ezildi,daha doğrusu kendini ezdirdi.Belki buna gerek kalmayabilirdi.En son hüngür hüngür ağlamıştı koskoca adam.Beni ancak dağlar paklar,dağlarda kendime gelebilirim,vicdanımın sesini dinleyebilirim diyordu.Şimdi dağlardamı bilmiyorum ama vicdanının sesi onu için için bitiriyordur buna eminim...

Salı, Eylül 23, 2008

ŞEHR-İ RAMAZAN


Evveli rahmet,


ortası mağfiret,


sonu cehennem azabından kurtuluş;


onbir ayın sultanı,


kelamullah ayı,


günahlardan arınmaya vesile olan,


içerisinde bin aydan daha hayırlı olan bir geceyi barındıran


ya şehr-i ramazan!!


Seni layıkıyla idrak edememiş olmanın burukluğu ve hüznü var ruhumun derinliklerinde...

Cumartesi, Ağustos 16, 2008

BERAAT KANDİLİ


Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizlere de şöyle buyurmuştur:

"Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifâ dileyen yok mu;şifâ vereyim."

Çarşamba, Ağustos 13, 2008

TEKRAR MERHABA...

Uzun zaman oldu yine yazmayalı.Bazen kendi kendime "bu bloğu kapatmam lazım artık"desemde elim bir türlü bloğumu kapatmaya varmıyor.Ama böylede olmaz ki diye söylensemde bugüne kadar geldik hasılı..Bundan böylede sanırım bu şekil devam eder gibi.Hayırlısı bakalım...

Aslında yazılacak çok hususlar,meseleler,derin mevzular olmasına rağmen ne hikmetse bir türlü kendimi toparlayıp yazamıyorum.İnsanda yazma heveside pek kalmıyor inanın.Bu biraz yaşam tarzıyla birazda zamanla ilgili olsa gerek.Tabi insanın ruhuda en önemli etken bunuda unutmamak lazım.

İtiraf etmek gerekirse ne olduysa geçtiğimiz yaz aylarında oldu.Belki sizlerinde yakından tanıdığı bir abimiz bizi öylesine hummalı bir çalışma temposuna girdirdiki o çalışma temposundan başımızı bir türlü kaldıramadık ve dahi o tempodan kendimizi hala alıkoyamadık.Ama buraya kadar artık abiciğim;sana durmak yok yola devam ama bizlerde artık önümüze bakalım,kaldığımız yerden yola devam edelim.Allah yar ve yardımcımız olsun.

Bu vesileyle içinde bulunduğumuz mübarek üç aylarınızı tebrik eder,satırlarıma Resulullah efendimizin şu mübarek hadis-i şerifleriyle son vermek isterim; "Allah'ım Receb Ve Şaban'ı Bize Mübarek Kıl ve Bizi Ramazan'a Ulaştır." Yeni paylaşımlarda buluşmak ümidiyle hoşçakalın efendim.

Çarşamba, Haziran 25, 2008

SON MAÇ

Hüzünlü bir veda oldu bizler için.Finale o kadar adapte olmuştuk ki halk olarak..Ama olmadı..Hayırlısı olsun,canları sağolsun.Hepsini bu üstün başarıdan dolayı tebrik ederiz.Bizlere gerçekten unutulmaz bir ay yaşattılar.Gücümüzü dünya aleme yaydılar.


Almanya aslında gerek oynadığı futbol,gerekse göstermiş olduğu mücadele açısından finali haketmedi.Ama futbol böyle bir oyun işte.Biraz şans,bazen ufak bir hata..ama her şeyden önce çalışmak,azim ve inanç!



Milli takımımızın bu felsefeyle oynadığı sürece bundan böyle önü açıktır.Çünkü dünya futbol litaretüründe artık unutulmuş olan hücum futbol anlayışını takımımız çok mükemmel temsil etmekte.Bu sistemi Fatih hoca gerçekten oyuncularımıza çok iyi aşılamış.Hücum futbolu deyip geçmeyelim.Bunu Dünya futbolunda sadece Brezilya ve birazda Arjantin oynayabilmekte.

Hülasa;Milli takımımızı tekrar tekrar tebrik ediyor daha nice başarılarda buluşmak ümidiyle şimdilik futbola bizde mola veriyoruz;)selam ve muhabbetle...

Pazar, Haziran 08, 2008

İLK MAÇ

Avrupa 2008 başladı.Grubumuzun zorlu olduğu bir gerçek.Ancak bu akşamki oyun milli takımımıza gerçekten yakışmadı.Futbolda üç netice normaldir.Ama mücadele etmek esastır.

Milli takımımız ilk maçında futbolseverleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.Takımımız malesef silik,kişiliksiz bir futbol ortaya koydu.Oyuncularımızın hepsi vasatın altındaydı.Buna karşılık rakibimiz ise son derece organize ve ataktı .Adamlar resmen gol atıncaya kadar bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadılar.Evire çevire malesef milli takımımızı perişan ettiler.

Gruptan çıkmamız için bu maçı hemen unutmamız gerek.Mantalitemizide değiştirmemiz şart.Eğer böyle oynamaya devam edersek ki (bu bizim oyun tarzımız değil)sıfır çeker döneriz.Ama toparlanır,moralimizi bozmaz,gerçek oyunumuzu sahaya doğru kadrolarla yansıtırsak gruptan çıkar en azından çeyrek finali oynarız.

Cumartesi, Haziran 07, 2008

9/2

Yazmayalı çok oldu.Aslında yazılacak o kadar çok olaylar oldu ki bu süreçte.Hele hele bir kesim tarafından"malumun ilamı"olarak nitelendirilen o iki satırlık yazılı açıklamadan sonra..

Ülkem adına üzüntülüyüm.Demokrasi ve hukuk adına kaygılıyım.Gelecek adına endişelerim var.Nasıl olmasın ki?Hukuk katledilirse,demokrasi vesayet altına alınırsa,meclisin iradesi mahkeme tarafından ipotek altına alınırsa,411 seçilen milletin vekillerinin çıkarmış oldukları kanunlar yok sayılıp,atanmış olan 9 üyenin iki dudağının arasından çıkan her hüküm ferman olarak dikte edilirse nasıl üzülmeyelim,kaygılanmayalım?

Ama herşeye rağmen şahsım adına ümitvarım.Çünkü istikbalde kazananın inşallah demokrasi ve hukukun olacağına inancım tam.Ancak Hak şairi Yunus Emre'nin dediği gibi;"Bu yol uzundur,menzili çoktur,geçidi yoktur,derin sular var..."

Cuma, Nisan 04, 2008

HAYIRLI CUMALAR


"Kullara karşı Allah bana yeter, mahlûklara karşı Hâlik bana yeter, rızk yeyenlere karşı rızık veren bana yeter. Bana O yeter ki ancak o yeter. Bana Allah yeter, O ne güzel bir vekîldir. Bana Allah yeter, O'ndan başka ilâh yoktur. O'na tevekkül etdim. O yüce Arşın sahibidir."
Kaynak:el-Câmiu's-Sağîr.

FENERBAHÇE-CHELSEA MAÇI

Dün akşam Fenerbahçe-Chelsea maçı vardı.Ben bir Galatasaray taraftarıyım ama elbet bir Türk takımının Avrupa arenasında başarılı olması,tabiatıyla beni de mutlu eder.(her ne kadar Fenerin kadrosu yabancı ağırlıklı olsada)

Ancak ben şuna karşıyım;Takımlarımızdan hangisi Avrupa da oynarsa oynasın,diğer rakip takımların taraftarlarının tamamı Türk takımını kayıtsız,şartsız destekleyecek diye bir kural yoktur.Hele hele desteklemeyenleri vatan haini ilan etmek,anlamsız hatta saçmalıktır.Neticede futbol bir oyundur,şölendir..bunun örnekleri Avrupa da çoktur.Örneğin; Chelsea takımı bir Türk takımıyla oynuyor diye tüm İngilizler Chelsea takımını desteklemezler.Liverpool'lu kendi takımını Arsenal taraftarı ise yine kendi takımını desteklemeye devam ederler.Hatta sırf rakiplerini kızdırmak adına bizim Fener'i bile tutanlar olur.Zaten işin tadıda burada değil mi?

Şimdi ziyaretçilerim arasından benim bu yaklaşımımı doğru bulmayanlar,tuhaf karşılayanlar olabilir.Hatta kimliğimden dolayı;"Emircan hoca ne iş ?"diye soranlarda olabilir.Ama maalesef cennet ülkemin elit tabakası(!) biz göbeğini kaşıyanları o kadar boğucu,sıkıcı bir gündemin içine hapsettiler ki;biraz nefes alayım dedim engin hoşgörülerinize sığınarak:)Ha..peşinen söyleyeyim.Malum medyamızın her konuda olduğu gibi spor gündeminde dahi aşırı tarafgirliğini gördüğümden dolayı maçıda tarafsız ve çok keyif aldığım şu yayından takip etmek zorunda kaldım.Umarım sizlerde izlediğinizde bana hak vereceksiniz.Haydi kalın sağlıcakla..

Cumartesi, Mart 15, 2008

EBED BİZİMDİR

Mehmed'im sevinin başlar yüksekte;
Ölsek de sevinin, eve dönsek de.
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte...
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.
Necip Fazıl Kısakürek

ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM

Zulmü alkışlayamam ,zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için,geçmişe kalkıp sövemem
Biri ecdadıma saldırdım mı hatta boğarım
-Bogamazsın ki
Hiç olmazsa yanımdan kovarım
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
Hele hâk namına haksızlığa ölsem tapamam
Doğduğumdan beridir aşığım istiklâle
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale
Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum
Kesilir belki,fakat çekmeye gelmez boynum
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim,çifte yerim
Adam aldırma geç git diyemem,aldırırım
Çignerim,çiğnenirim hâkkı tutar kaldırırım
Zalimin hasmıyım amma severim mazlûmu
İrticânın şu sizin lehçede manası bu mu?


MEHMET ÂKİF ERSOY

Cumartesi, Şubat 23, 2008

TAZİYE

Vefat haberinizi daha dün gece öğrendim muhterem abim.Medine deki dostların canları sağolsun.Haberi alır almaz mütebessim çehreniz geliverdi gözlerimin önüne ve hatıralar akıp geçti ardı arkasına.Kalbim hüzünlendi,gözlerim yaşardı...

Her sabah üniversiteye gitmeden önce bizleri ziyaret ederdiniz.Bir sayfada olsa hep beraber ders yapardık.Daha doğrusu sizler okur bizler müstefid olurduk. Sonra hep beraber kahvaltıya geçerdik,menemen yerdik.Mütevazi kişiliğinizle bizlere kudve olurdunuz.

Siz ravza-i mutaharranın en nadide çiçeklerinden biriydiniz.Mescid-i nebevinin müdavimlerindendiniz.Hatta ne zaman sizi görmeyi arzulasam,ravzadan başımı uzatmam kafiydi.Çünkü orası;sizin değişmeyen adresinizdi.Cuma mescidinin karşısındaki evinizde kim bilir kaç akşam beraber olduk,üstadımızın eserlerinden hep beraber okuduk?Nurlu beldede,kaç nur akşamlarını birlikte ihya ettik?

“Her nefis ölümü tadacaktır.”amenna..Bu bir ayrılık değil terhistir.Hüznüm ve kederim tarif edilemez ancak tek tesellim;Hayatınızda rasulullah (s.a.v)in komşusuydunuz.Şimdi de bakide medfunsunuz.Ve inşallah kabriniz cennet bahçelerinden bir bahçe olmuştur bile..Allah rahmet eylesin!

Salı, Şubat 19, 2008

İMAM BAYKAL EL-ANTALYAVİ

Son haftalarda sabırsızlıkla bekliyor,ilgi ve ibretle seyretmeye çalışıyorum asrımızın son imamını(!)zat-ı muhteremlerini.Arkasında (pardon huzurunda)saf tutmuş,süt dökmüş kedi misali cemaati(ya da partilileri diyelim)objektifler yine ne fetva verecek diye merakla kendisine odaklanmışken;muhterem Antalyavi hazretleri gün görmemiş uydurmalarını(afedersiniz fetvalarını)en ince detaylarına kadar uzun uzun anlatıyor,şartlar sunuyor,öngörülerde bulunuyor,laiklikten dem vuruyor..ve göbeğini kaşıyanlar,sessiz çoğunlukta olanlar,azınlıkta kalmış ama her şeye rağmen yalnız ben bilirim diyen beyaz Türklerin yılmaz savunucusu olan (!)Antalyavi hazretlerinin açıklamalarını adeta tek ayrıntısını kaçırmamak için pür dikkat dinliyor sayelerinde müstefid oluyorlar!!

Gerçekten Salı günlerini iple çekiyor muhterem Antalyavi hazretlerini kendimden geçerek dinliyorum.Öyle akıcı bir üslubu var ki;hem kendisi coşuyor hem cemaatini coşturuyor(!)Asli görevi olan siyasi parti liderliğini,muhalefet görevini,demokrasinin gerekliliğine,hukukun üstünlüğüne inancını v.s bir tarafa bırakacak olursak aslında fenada iş yapmıyor yani.Zaman zaman düşünmüyor değilim.Acaba Sayın Baykal Fetva kurulu başkanı filan mı olsaydı?Ya da Çankaya köşkünün camisinde Cuma hutbelerini mi irad etseydi?Sahi nasıl olurdu acaba?

Salı, Ocak 15, 2008

MİM OYUNU

Ebruli hanım beni mimlemiş.Cevap vermek için biraz geciktim farkındayım.Ama gerçekten cevapları yazabilmek için uzun uzun düşünmek zorunda kaldım.Sonunda ilham geldi ve işte huzurlarınızdayım:)Umarım beğenirsiniz...

* İçerlediğimiz bir hadise (intikam almışsanız bunu da yazabilirsiniz):
70'li yıllar nedendir bilinmez benim için özlemle yadettiğim yıllar olmuştur hep.Sene sanırım 1976 idi.O yıl annem,babam ve bir grup akrabalarımızla beraber iki araba arka arkaya kutsal topraklara umre ziyaretine gitmiştik.Ben henüz 5-6 yaşlarında bir çocuktum.Gittiğimiz o uzun çöl yollarını hayal meyal hatırlıyorum.Ama bir hatıram var ki onu hiç unutamıyorum.Unutmam mümkün mü:)Sanırım Mescid-i nebevide bir ikindin sonuydu.Babam,akrabalar v.s birinci kumlukta oturuyoruz.O zaman orası gerçekten henüz kumdu.Yanımızdada bir arap ailesi var.Onlarda kalabalıkça ve benim akranım olan iri yapılı birde çocukları vardı.Orada nasıl olduysa Arap çocukla beni birinci kumluğun etrafında yarıştırdılar.Siz deyin üç tur ben diyeyim beş tur attık.Kim yenerse ona bir ödül:)Ama nafile o iri arap çocuğunu ne yaptıysam yenemedim. anlayacağınız beni geride bıraktı:)Ve ben..hala o arap çocuğuna içerliyorum.Ah..bir elime geçirsem diyorum:)

* En komik anılarımızdan biri:
İmam Hatip Lisesinde okuduğum yıllardı.Evimizle Okulum arası rahat 2 km vardı.O zaman şimdiki gibi taşımalı eğitim v.s de yoktu.Uzun yıllar tabana kuvvet gidip gidip geldik o tozlu yollardan:)Sonunda abim ve ben babamı nasıl kandırdıysak babama bir mobilet aldırdık.(Abimin pek katkısı olduğu söylenemez aslında)Neyse lafı fazla uzatmayayım.Biz tabi okula mobiletle gidip gelmeye başladık.Yine bir gün okul çıkışında baktım abim etraflarda gözükmüyor arkadaşımın birini hemencecik mobilete bindirip yola koyuldum.İtiraf etmeliyim o zamanlar bizim delikanlılık dönemimiz işte:)Bütün öğrenciler okul çıkışında.Ben henüz 200-300 metre gitmemiştim ki nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir şekilde arkadaşımla beraber bir baktık yerlerde sürünüyoruz..devrilmiştik:)Tüm okulun huzurunda imajıda çizdirmiştik anlayacağınız:)Mobiletin arkasına bindirdiğim arkadaşımda baktım ki üzerini silkeleyerek söylene söylene benim önümden kalkıyor:)

* Büyüklerimizden biriyle yaşadığımız güzel bir hatıra:
Dedim ya 70'li yıllar benim özlemle yadettiğim yıllar olmuştur hep.Ben yine taa çocukluğuma ineyim ve sizleri;babamın o kaos dolu yılların karmaşıklığına aldırmadan elimizden tutup,bizi vaaz verdiği Dumlupınar camiine,dini sohbetlere götürdüğü o yıllara götüreyim.Genellikle mesafe yakın olduğu için yürüyerek ya da bisikletle filan giderdik.Gidip gelirken geçirdiğimiz o güzel hatıraları,babamın ve muhterem dostlarının o güzel sohbetlerini hiç unutamıyorum.Belki komik hatıra kısmınada yazabilirdim ama şimdi aklıma gelen şu hatıramıda anlatıp satırlarıma son vereyim;
Babam o zamanlar henüz Vaizliğe devam ediyordu.Bir Cuma gecesiydi sanırım.Babam kürsüde vaaz ediyor.Bir an baktım şimdi Avukat olan kardeşim tabi o zamanlar ufacık bir çocuktu kürsünün merdivenlerine dayanmış illa babamın yanına çıkmak istiyor:)neyse cemaatden bir arkadaş babamın imdadına yetiştide ucuz kurtulduk:)

Bu kadar kafi sanırım.Bu arada beni mimlediği için Ebruli hanım kardeşime teşekkür ediyor bu oyunu başlatan Ali Kahya kardeşiminde(kimseyi mimleyemediğim için)affına sığınıyorum.

Cumartesi, Ocak 12, 2008

Perşembe, Ocak 10, 2008

HAYIRLI CUMALAR

"İktisad eden, maîşetçe aile belâsını çekmez" meâlinde لاَيَعُولُمَنِاقْتَصَدَ Hadîs-i Şerîfi sırriyle: İktisad eden, maîşetçe aile zahmet ve meşakkatini çok çekmez. Evet iktisad, kat'î bir sebeb-i bereket ve medâr-ı hüsn-ü maîşet olduğuna o kadar kat'î deliller var ki, had ve hesaba gelmez.


اِنَّ اللّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ اْلمَتِينُ sırriyle, وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا sarahatiyle; ummadığı tarzda yaşayacak kadar rızkını bulacak. Çünki şu Âyet taahhüd ediyor. Evet, rızk ikidir:Biri hakikî rızıktır ki, onunla yaşıyacak. Bu Âyetin hükmü ile o rızk, taahhüd-ü Rabbânî altındadır. Beşerin sû-i ihtiyarı karışmazsa, o zarurî rızkı her halde bulabilir. Ne dînini, ne nâmusunu, ne izzetini feda etmeğe mecbur olmaz.İkincisi: Rızk-ı mecâzîdir ki, sû-i istimâlât ile hâcât-ı gayr-ı zaruriye hâcât-ı zaruriye hükmüne geçip, görenek belâsiyle tiryâki olup, terkedemiyor. İşte bu rızk, Taahhüd-ü Rabbânî altında olmadığı için, bu rızkı tahsil etmek, hususan bu zamanda çok pahalıdır.


İktisad ve hıssetin çok farkı var. Tevâzu, nasılki ahlâk-ı seyyieden olan tezellülden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Ve vakar, nasılki kötü hasletlerden olan tekebbürden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Öyle de:Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyyeden olan ve belki kâinattaki nizâm-ı hikmet-i İlâhiyenin medârlarından olan iktisad ise, sefillik ve bahillik ve tama'kârlık ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız, sureten bir benzeyiş var.

İsraf, hırsı intac eder. Hırs, üç neticeyi verir.Birincisi: Kanaatsizliktir. Kanaatsizlik ise sa'ye, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekva ettirir, tenbelliğe atar.
Hırsın İkinci Neticesi: Haybet ve hasârettir.اَلْقَنَاعَةُكَنْزٌلاَيَفْنَى.. Hadîsinin sırriyle; kanaat, bir define-i hüsn-ü mâişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise, bir mâden-i hasâret ve sefâlettir.Üçüncü Netice: Hırs ihlâsı kırar... Amel-i Uhreviyeyi zedeler.

Alıntı:Lemalar Ondokuzuncu Lem'a -19. lemaİktisad Risalesi(İktisad ve kanaate; israf ve tebzîre dairdir.)

Salı, Ocak 08, 2008

BAŞLIK NE OLABİLİR?

Çocuklar evlerin neşe kaynaklarıdır.Allah'ın insanoğluna bahşettiği en güzel meyvelerdir.Aynı zamanda da birer imtihan vesilesidirlerde.
Benim en küçük oğlum şimdi 17 aylık oldu ve yavaş yavaş dilleniyor tabi.Ama kendisini anlamak zaman zaman zor oluyor hatta farklı bir lisan mı konuşuyor diye kuşkuya düşmüyor değilim.Mesela bana baba yerine aba,ablasına abba,abisine abbi,bilumum yiyecek ve içeceklerede imme diyor.Zaten telefon görüşmelerinde bir konuşması var ki şahsen ben hiç anlamıyorum.Çince konuşuyor gibi geliyor bana:)
Allah tüm evlatlarımıza sağlık afiyet versin ve onları ana-babalarına bağışlasın.Dini bütün,vatana,millete faydalı birer evlat kılsın inşallah.

Cuma, Ocak 04, 2008

YILBAŞI KUTLAMALARI VE MEDYANIN TAVRI

Yılbaşı kutlamaları bizim kültürümüzde yeri olmayan bir adettir.Buna rağmen yılın bu son gününde muhtelif yerlerde ve şekilde yapılan bu kutlamalar,belki çoğunlukla meşru çizgide veya bilinçsizce yapılan kutlamalar olmasına karşın;maalesef özellikle medyaya yansıyan yönü hiç de masum olmayıp,aksine gayr-ı meşrudur da.Nitekim yılbaşı gecesinde televizyon ekranlarına yansıyan turist bir kızın bir grup maganda tarafından maruz bırakıldığı taciz olayı buna en büyük örnektir.

Benim burada bu olay vesilesiyle irdelemek istediğim husus,elbette bu olayın ne kadar çirkin ve iğrenç bir davranış olmasını belirtmekten ziyade,dikkatinizi çekmek istediğim nokta;gençliğimizin içine düşmüş olduğu buhran ve medyanın bu olay karşısında sergilemiş olduğu tuhaf tutumdur.

O bir grup kendini bilmez genç insanları televizyonda izlerken inanın dinim adına,milletim adına utandım ve üzüldüm.Çünkü benim dinimde alkol almak haram olmasına rağmen,kimliklerinin din hanesinde muhtemelen MÜSLÜMAN yazan o insanların;alkol alıp,sarhoş olup sergilemiş oldukları o nahoş tavırdı beni üzen.Oysa dinimiz ahlak dinidir.Bu ve buna benzer hal ve davranışları bırakın tasvip etmeyi haram sayar ve yasaklar.Peygamberimiz (s.a.v)’e bir gün soruldu: "Mü`minlerden hangisi en faziletlidir?" "Ahlakça en güzelleridir!"cevabını verdi.
Yine bir başka zeminde Resulullah (sa)`dan ..en ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular: "Allah`a takva ve güzel ahlak!" buyurdular.

Dinimizin bu konularda ne kadar hassas olduğu ortada iken beni üzen ikinci husus ise;medyanın nerdeyse bu rezaleti dindar insanların üzerine yıkma isteği ve meyli olmuştur.Öyle ki;bir taraftan yılbaşı öncesi diyanetin yılbaşı eğlenceleriyle ilgili -içki,kumar ve fuhuş gibi eğlence türlerinin senede bir kez dahi yapılmasını yasaklayan ve günah sayan-hutbe; medeniyet timsali(!) medyamız tarafından tartışma konusu yapılırken,diğer taraftan Vatan gazetesinde Mustafa Mutlu’nun şu yazısı dolayısıyla yaklaşımı gerçekten çok manidar değil mi?

Hülasa;Yılbaşı kutlamalarını şahsen tasvip etmiyor,o iğrenç olayı yapanları ve o görüntüleri yayınlayanları,bu tür olayları manşet yaparak gençliği bu ahlaksızlığa özendirenleri,ödüllendirenleri ve bunun adını medeniyet olarak lanse edenleri kınıyorum!!