Çarşamba, Mayıs 31, 2006

ALLAH'I ANMAK(ZİKİR)


"Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin."Bakara suresi/152

"Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin."Ahzab suresi/41

" Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel."Müzzemmil suresi/8

"Sabah akşam Rabbinin adını an."İnsan suresi/25

Ebu Hureyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre:Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Aziz ve Celil Allah şöyle buyurur: Ben kulumun beni zannettiği gibiyim. Kulum beni anarken ben muhakkak onunla beraber bulunurum. Eğer o beni gönlünde gizlice zikrederse, ben de onu gönlümde zikrederim. Eğer o beni bir cemaat içinde zikrederse, ben de onu o cemaatten daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. o bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak varırım."Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4832

Salı, Mayıs 30, 2006

YAYLA SEZONU


Havalar iyiden iyiye ısındı.Sıcaklar bunaltmaya başladı artık yavaş yavaş.Çoğu millet yaz mevsimini iple çekiyor muhtemelen!Bense kış mevsimini severim oldum olası..Sıcak havalarla aram pek iyi sayılmaz..Bulutlu hava,yağmur,kar içimi ısıtır adeta..

Ama Allah'ın nimetleri sonsuz hamdolsun.Kendimi serin havanın kollarına atacağım,yazı geçireceğim,dağlar arasında,,önünde meyve ağaçlarının,ortasında küçük bir havuzun da olduğu,güzel bir evimiz var.Allah'a sonsuz şükürler olsun..

Çocukların okulunun tatil olmasını da beklemesem mi diyorum?Evi bu hafta sonu temizlettirip,önümüzdeki hafta çıksam mı acaba?diye düşünüyorum..Ama çocukların okulu düşündürüyor işte..

Bizim diyarlarda yaylacılık yaygın.Tamam deniz de yakın.Denizi tercih edenlerde yok değil.Ama ben hep şaşırmışımdır.40 derece sıcağın altında nemli havayla birlikte nasıl deniz kenarında sefa yapıyorlar anlayamıyorum?Ben denizi kış aylarında severim.Yaz aylarında tercihim dağlar,yaylalardır.Temiz orman havası,buz gibi sular...

Efendim..Ben karar verdim..Allah'ın izniyle bu hafta sonu evi temizletip önümüzdeki hafta bir mani çıkmazsa inşallah çıkıyorum..Anlayacağınız yayla sezonunu açıyorum..

Rabbime sonsuz hamd ve senalar olsun...

Pazar, Mayıs 28, 2006

FETİH MARŞI



Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek
Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!
Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbulu fethettiği yaştasın.!
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!
Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan ....
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...
Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Şair : ARİF NİHAT ASYA

Cumartesi, Mayıs 27, 2006

DİN EĞİTİMİ

Din eğitimi ve öğretiminde en güzel örnek Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v)dir.Peygamberimiz Allah tarafından seçilmiş,yetiştirilmiş,görevlendirilmiş ilk öğreticidir.Kendisi de "Ben ancak muallim olarak gönderildim"buyurmuşlardır.

Hz.Peygamber (a.s)sabırlı,insanlara karşı sevgi ve hoşgörüyle yaklaşan,üstün ahlak sahibi,tüm bu vasıflarıyla mükemmel bir insan,mükemmel bir öğretmendir.Bu vasıfları çoğaltmak ve delillerini de sunmak elbet mümkündür.

Peygamber Efendimiz (a.s)'ın temel öğretisi;Allah'ın kendisine öğrettikleriydi.Biz buna kısaca islam dini diyebiliriz.Dinin özüde tevhiddir.Diğer bütün emirler ve yasaklar bu düstur üzerine bina edilmektedir.

Gelelim günümüze..Biz hayatımızın her merhalesinde örnek almamız gereken efendimiz (a.s)'ı ne kadar anıyor,yaşıyor kendimize örnek alıyoruz?

İnsan karakterinin oluşumunda 0-6 yaş arası çok önemlidir.Atalarımızda"ağaç yaşken eğilir"sözüyle bunu te'yid etmişlerdir.Bilimde bunu böyle söyler.Ancak ebeveynler,öğretmenler bu noktada ne kadar hassaslar ve bilinçliler?Yaşantılarıyla,sözleriyle örnek olabiliyorlar mı?Mesela Peygamberimiz çocukları çok severdi. Torunları Hz. Hasan ve Hüseyin,
namaz kılarken sırtına çıkarlardı da, onları üzmemek için secdesini uzatırdı..Peki bizler aynı hassasiyeti,sevgiyi,hoşgörüyü çocuklarımıza gösterebiliyor muyuz?

Dini eğitimin yapılması, vicdanlara müdahale anlamına gelmez. Kişi dinin esaslarını bildikten sonra, dindar olup olmamakta hürdür. Zira, “Dinde zorlama yoktur.” Buna rağmen Ülkemizde bir öğrenciye; ancak ilkokul 4.sınıfta ilk dini bilgiler öğretiliyor.Yeterli olup olmadığı da tartışılır.12 yaşından küçük çocukların yaz tatillerinde,devletin kurumlarında olsa dahi, dini eğitim almaları kanunen yasaktır!Bu bilimsel bir yaklaşım tarzı değildir.Hatta haklara tecavüzdür.En son olarak dün YÖK kurumunun aldığı İlahiyat Fakültesi mezunları "DinDersi"öğretmeni olamaz kararı büyük bir handikaptır.Unutmayalım ki din eğitimi almayan nesil yok olmaya mahkumdur.

BÂYEZÎD-İ BİSTÂMÎ

Evliyânın büyüklerinden. İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisidir. Sultân-ül-Ârifîn lakabıyla meşhûrdur. Künyesi, Ebû Yezîd'dir. İsmi Tayfûr, babasının adı Îsâ'dır. 776 (H.160) veya 803 (H.188)de İran'da Hazar Denizi kenarında Bistâm'da doğdu.

Daha annesinin karnında iken kerâmetleri görülmeye başladı. Annesi ona hâmile iken şüpheli bir şeyi ağzına alacak olsa, onu geri atıncaya kadar karnına vururdu.Çocukken bir gün câmi avlusunda oynuyordu. Oradan geçmekte olan Şakîk-i Belhî kendisini görüp; "Bu çocuk büyüyünce zamânının en büyük velîsi olacak." buyurdu. Yine bir gün hadîs âlimlerinden bir zât onu görünce çok hoşuna gitti. Zekâ ve anlayışını ölçmek için sordu: "Güzel çocuk, namaz kılmasını güzelce biliyor musun?" Bâyezîd-i Bistâmî de ona; "Evet Allah dilerse becerebiliyorum." cevâbını verince; "Nasıl?" diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de; "Buyur yâ Rabbî! Emrini yerine getirmek üzere tekbir alıyor, Kur'ân-ı kerîmi tâne tâne okuyor, tâzim ile rükûya varıyor, tevâzu ile secde ediyor, vedâlaşarak selâm veriyorum." deyince, o zât hayran kalarak; "Ey sevgili ve zekî çocuk! Sende bu fazîlet ve derin anlayış varken, insanların gelip başını okşamalarına niçin izin veriyorsun?" diye sordu. Bâyezîd-i Bistâmî de; "Onlar beni değil, Allahü teâlânın beni süslediği o güzelliği meshediyorlar. Bana âid olmayan bir şeye dokunmalarına nasıl engel olabilirim?" cevâbını verdi.

Üveysî olup, İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın vefâtından kırk yıl sonra doğduğu hâlde İmâm-ı Ali Rızâ'nın sohbetinden ve bunun bereketiyle İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın rûhâniyetinden istifâde etti. Bâyezîd, İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın rûhâniyetinden feyz almakla meşhûr oldu. Otuz sene Şam civârında bulunup, yüz on üç âlimden ilim öğrenmiştir. Aşk-ı ilâhîde o kadar ileri ve ibâdette o derece yüksekte idi ki, namaz kılarken Allah korkusundan göğüs kemikleri gıcırdar, yanında bulunanlar bunu işitirlerdi. Son derece âlim, fâdıl ve edîb idi. Şiirleri meşhûrdur.

Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız..

Perşembe, Mayıs 25, 2006

CUMA GECESİ


Cuma gecesi: Her hafta perşembeyi cumaya bağlayan gecedir.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Cuma gecesi Kehf suresi okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur.) [Tergib]

(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]
(Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir.) [Taberani]
(Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın, günahları affedilir.) [İsfehani]
(Cuma günü gusledenin günahları affolur.) [Taberani]

(Cuma günü sabah namazından önce, "Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh" okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa günahları affolur.) [İbni Sünni]

(Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn okuyanı, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur.) [İ.Sünni]

Pazar, Mayıs 21, 2006

SEN YOKTUN



Cumartesi, Mayıs 20, 2006

ATASÖZLERİ

*İki at bir kazığa bağlanmaz.
*iki arslan bir posta sığmaz.
*İki el bir baş içindir.
*İki testi birbirine dokununca elbet biri kırılır.
*İki canbaz bir ipte oynamaz.
*İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
*İki kaptan bir gemiyi batırır.
*İki kılıç bir kına girmez.
*iki köpek bir kemiği paylaşmaz.

Perşembe, Mayıs 18, 2006

ASHABIN(R.A)FAZİLETLERİNDEN..

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetim(in ferdleri arasında) ümmetime karşı en çok merhametli olan kimse Ebu Bekr'dir. Onlar içinde Allah'ın emri hususunda en çok titiz olanı Ömer'dir. Haya cihetiyle en şiddetli olanı Osman'dır. (Davalarda) en isabetli hüküm vereni Ali'dir. Helal ve haramı en iyi bileni Muaz İbnu Cebel'dir. Ferâizi en iyi bilen Zeyd İbnu Sâbit'tir. Kur'ân okumasını en iyi bileni Übey İbnu Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh'dır. Ebu Zerr'den daha doğru sözlü olan birini ne gök gölgeledi, ne de yer taşıdı. O, verada Hz. İsa aleyhisselam gibiydi."
Hz. Ömer radıyallahu anh (hased etmişçesine): "Yani biz bu hasletin onda olduğunu kabul edecek miyiz?" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Evet. Bu hasletleri onda var bilin!" buyurdular."
Tirmizi, Menakıb (3793, 3794).

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

DÜĞÜNLERDE ÖLÇÜLÜ OLMA

Erkek ve kadın için çok önemli olan evliliğin ilan ve tesisinde yapılan merasime düğün denir.Müslüman,düğün yaparken israftan,aşırılıktan ve meşru olmayan eğlencelerden,milli ve manevi değerlerimize uymayan davranışlardan kaçınmalıdır.Yüce Allah:"Ey iman edenler!Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleriharam kılmayın ve sınırı da aşmayın.Zira Allah sınırı aşanları sevmez..."

Evlilik,yeni bir aile ocağının kurulması olduğu için elbette birtakım harcamaların yapılması zorunludur.Ancak bu harcamalarda ölçülü davranmalı,israfa kaçmamalı;evlenen bireylerin huzur ve mutluluğu hedeflenmelidir.

Peygamberimiz(s.a.v)"Evlenmenin hayırlısı,en kolay ve külfetsiz olanıdır."buyurmuştur.Ebu Davud/Nikah/32.Hz.Peygamberimiz(s.a.v)'in,Hz.Aişe validemizle evlenmesi çok sade olmuştur.Geçim sıkıntısından dağılmaya yüz tutmuş birçok aile varken;bunlara duyarsız kalıp akla hayale sığmayacak türden israfın yapıldığı düğünleri tasvip etmek mümkün değildir.Bu nedenle düğünlerde dine aykırı her türlü faaliyetden,israf ve gösterişten kaçınmalıyız.

-alıntıdır-

Pazar, Mayıs 14, 2006

ANNE BABANIN ÇOCUĞA YAKLAŞIMI


Çocuklar ve ebeveynler,toplumu oluşturan en önemli unsurlardandır.Peki birer anne ve baba olarak bu nokatada ne kadar eğitimli,bilinçli ve mevzuya hakimiz?Çocuklarımıza gerekli ilgi,şefkat ve sevgiyi verebiliyor'muyuz?Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza gerekli terbiyeyi ne kadar verebiliyoruz?

Evlilik öncesi çeşit çeşit hazırlıklar yapılmasına rağmen,acaba hangi anne veya baba adayı;"Çocuklarım olduğunda onları nasıl yetiştirmeliyim?"diye soruyor kendi kendisine?
Muhakkak'ki eski devirlere göre çocukların terbiyesi bir hayli zor.Tehlikeler bir çok yönden saldırı halindeler zaten.Ama dünyada çaresizlik ve çözümsüzlük yoktur.Ülkemizde'de aile hayatında yıpranmalar ve sıkıntıların olduğu bir gerçektir.Ama her sıkıntının da bir çözümü mevcuttur.

Günümüzün belli ve önemli miktarını çocuklarımıza ayıralım.Tek taraflı suçlayıcı olmayalım.Sadece çocuklar hatalı değildir.Ebeveynlerde hata yapabilirler."Nasıl çocuk bu?"sorusundan çok "Nasıl bir ebeveynim?"sorusunu kendimize yöneltelim.Kendi yaşantımızla çocuklarımıza örnek olalım.Onları sevelim.Samimi,içten ve candan olalım.Onları önemseyelim.Vatana,millete ve dinimize layık birer fert olarak yetişmeleri için tüm çabamızı sarfedelim.

Perşembe, Mayıs 11, 2006

ANNELER GÜNÜ


14 mayıs günü yaklaşıyor.Yaklaştıkça özellikle alış-veriş merkezlerinde,basında anneler daha da ön plana çıkar oldu.Malumunuz 14 mayıs anneler günü ya!Bu fırsat da kaçmamalı..

Dinimizde annenin yeri apayrıdır.Hem öyle ayrıdır'ki, yılda bir güne sığdırılmayacak kadar..Bir kimse Rasulullah(s.a.v)'e geldi:"Ey Allah'ın rasulü,güzel davranmama en fazla layık olan kimdir?"dedi:"Annendir"buyurdu.O kimse bu soruyu üç kez tekrar etti.Efendimiz (s.a.v)hepsinde "yine annendir"buyurdu.En sonuncusunda "Sonra kimdir?"deyince "Sonra da babandır."buyurdu.

Bir başka hadiste ise:"Bir adam Efendimiz(s.a.v)'e geldi ve cihada katılmak için izin istedi,o da:"Anne ve baban hayatta mı?"buyurdu:"Evet"dedi.Efendimiz(a.s):"O halde,sen onların rızasını elde etmeye çalış."buyurdu.

Dinimiz,annelere karşı gelip itaatsizliği haram kılmıştır.Efendimiz (s.a.v):"Bakın size büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?"buyurdu.Oradakiler:"Evet bildir,Ey Allah'ın Rasulü dediler:"Allah'a ortak koşmak,anne ve babaya karşı gelip eziyet vermek." buyurdu..

Bu hadisleri çoğaltmak elbet mümkün.Ama biz fazla uzatmayalım,ve gerçekten dinimizi yaşamaya çalışan birer mü'min isek;Annelerimizi,babalarımızı,sevdiklerimizi,büyüklerimizi yılda bir defaya mahsus hatırlamamalı,sadece bu günlere münhasır hediyeleşmemeli,ziyaretlerimizi bir güne sığdırmamalı,sıla-yı rahmi kesmemeliyiz.Aksine onların hayır dualarını almalı,rızalarını kazanmalı,gönüllerini her daim hoş tutmalıyız.

Bir gün hatırlayalım.Kucaklarımızı hediyelerle dolduralım.Sürprizler yapalım.Ama sonra bir sonra ki seneye kadar herşeyi unutalım.Huzur evlerinin her bir köşesinde kim bilir hangi annelerin,babaların yüreği sızlasın!Onlara Öff diyerek yüreklerini dağlayalım.Sonra da Anneler gününü kutlayalım!kutlu olsun efendim!..

Ağlarsa Anam ağlar,gerisi yalan ağlar!..

Pazar, Mayıs 07, 2006

SEYYİD-ÜL İSTİĞFAR

Okunuşu:

Allahümme ente rabbiy lâ ilâhe illâ ente halâkteniy ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûuleke binı’metike aleyye, ve ebûu bizenbiy fağfir liy zünûbî, feinnehu lâ yağfirüzzünûbe illâ ente birahmetike yâ erhamerrâhımiyn

Anlamı:

Allâhım! Rabbim sensin,senden başka ilah yoktur. Yalnız sen varsın, beni sen yarattın, şüphesiz senin kulunum ve gücüm yettiği kadar sana verdiğim ahdü vaad üzere sâbitim. (Allâhım) işlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım, bana ihsan buyurduğun ni’metini zât-ı ulûhiyyetine îtiraf ederim. Günâhımı da îtiraf ederim. Beni bağışla. Çünkü günâhları bağışlayan ancak sen'sin.

Cuma, Mayıs 05, 2006

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI'NIN AÇIKLAMALARI

Ahmet YEŞİLTEPE : Anlıyorum! Efendim yine açıklamalarınızda diyorsunuz ki, 14 asırdır kadınların örtünmesi dini bir gerekliliktir ama Müslümanlığın ön şartı değildir. Yani namaz kılıp-kılmaması, başını örtüp-örtmemesi dindarlık pratiği ve derecesi ile alakalıdır. Buradan yola çıkarak türbanlı yani sizin tanımınızla belki söylemek gerekirse dindar kadınların kamusal alanda yaşadığı sorunları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU : Şimdi, bizim üç yıldır, Diyanet İşleri Başkanı olarak söylediğimiz hiç değişmedi. Gerçi ben bu konuda üç-beş cümle kurduğum vakit, kusura bakmayın da, medya veya köşe yazarları sadece bunun bir veya iki cümlesini alarak kendi görüşlerine destek için kullanabiliyorlar. Ama biz hep şunu söyledik: Kadınların, yetişkin Müslüman kadınların başlarını örtmesi, tarih boyunca 14 asırdır hep dini gereklilik olarak algılanmış ve uygulanmıştır. Yani dinin gereği olarak görülmüştür. Ancak bir insanın Müslüman sayılması için Ahmet bey, “ben müslümanım” demesi yeter. Allah’a inanması, ahirete inanması, Hz. Peygambere inanması yeter. Namaz kılıp-kılmaması, başını örtüp-örtmemesi, içki içip-içmemesi onun dindarlık pratiği ve tercihi ile, dindarlık derecesi ile alakalıdır. Zaten tarih boyunca da biz hep başını örten-örtmeyen, namaz kılan-kılmayan, “ben müslümanım” diyen herkesi Müslüman saymışız. Böyle bir ayırım olmamıştır ve biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ayırımdan-ayrışmadan değil, hep birlikten, bütünlükten, karşılıklı sevgiden ve saygıdan yanayız. Hem dinin bu hükmünü açıklamak, dinin bu gereğini ve bu fotoğrafı insanlarımıza doğru göstermek zorundayız. Hem de laiklik prensibi gereğince, biz sadece kendi alanımızda konuşuruz. Tabii siyasetçiler, Devletin diğer birimleri, düşünürler, aydınlar, diğer kamu alanında, kamu siyaseti alanında ne karar alırlar, biz onun eleştirisini veya onaylamasını yapmayız. Biz kendi alanımızda kalırız. Zaten laiklik demek din işleri ile Devlet işlerinin, din ile siyasetin ayrı kulvarlarda yürümesi demektir. Biz kendi işimizi en iyi şekilde yapar, konuları dini açıdan değerlendirerek dinin doğru bilgisini veririz. Bunun dışındaki alanı da diğer insanlara bırakırız.

Yazının tamamı için lütfen tıklayınız..

HAYIRLI CUMALAR..

Abdullah b.Ömer(r.a)'dan.Rasulullah(s.a.v):"Sizden biriniz Cuma namazına gelirse boy abdesti alsın."buyurmuştur.

Ebu Said el-Hudri(r.a):"Rasulullah(s.a.v)'in:"Cuma günü boy abdesti almak,bulabilirse misvaklanmak ve koku sürünmek her büluğ çağına eren kimseye gereklidir."diye buyurduğuna şahitlik ederim."demiştir.

Ebu Hureyre (r.a):Hz.Peygamber(s.a.v)Cuma günü sabah namazında"elif.lam.mim.tenzilu.."diye başlayan es-secde suresi ile "hel ete ale'l-insani hinun.."diye başlayan insan suresini okurdu."demiştir.

MÜTTEFEKUN ALEYH HADİSLER/NAMAZ BÖLÜMÜ/CUMA NAMAZI/507-511-525

Pazartesi, Mayıs 01, 2006

AYRILIK..

Az önce Kayınvalidemi uğurladık.Kendisi Yurt dışında ikamet ediyor.Üç hafta boyunca beraberdik.Ta ki bugüne kadar..

Geldiği günü hatırladım,bir de az önce ki ayrılık anı!..Geldiğinde eşim sabaha kadar uyuyamamıştı sevincinden.Çocuklar balkondan içeri girmiyorlardı karşılama heyecanıyla.Kızım o gün okulu asmıştı,Anneannesini karşılama bahanesiyle.Büyük oğlumu ise anaokuluna göndermemişti annesi..Üç hafta yoğun,sevinçli ve de hızlı geçti ailem için.Gezmeler,alış-verişler,seyranlar..

Ve bugün..Ayrılık anı gelip çattı..Oldum olası sevmediğim ayrılık törenleri,veda buseleri..Geride kalan ise;Gözlerden akan bir kaç damla yaş,sessizlik,hatıralar ve hasret..

TÜRBANLILAR ARABİSTAN'A GİTSİN

Bakın Cumhuriyet dünya işleri ile dünya işlerini ayırmıştır. Cumhuriyet'le Kur'an-ı Kerim'deki ahlak ayetleri denen, dünyayı tanzim eden 230 ayet kaldırılmış, yerine kanunlar getirilmiştir. İşte bu, Türkiye'yi müslümanlıktan uzaklaştırdı mı, uzaklaştırma dı tartışması başlamıştır. Bugünkü tartışma da budur. Türkiye'de Laiklik nedeniyle özgürlüklerin kısıtlandığı görüşüne katılmıyorum. Bugün Türkiye'de başörtüsüne karışan var mı? Başörtüsü ayrı bir olay, türban ayrı bir olay. Anadolu kadınının yüzde 60, 70'i başını yazma ile sarıyor. Buna bir şey diyen var mı? Sokakta, evde ona karışan var mı? Başörtüsüne bir şey diyen yok. Ne zamanki siz bunu dini simge olarak sarmak istiyorsunuz o zaman sıkıntı yaratır. Türban sorunu icad edilmiş bir sorundur. Kim sorun var diyorsa, bunu icad etmiştir.

Yazının tamamı için lütfen tıklayın..