Salı, Ocak 15, 2008

MİM OYUNU

Ebruli hanım beni mimlemiş.Cevap vermek için biraz geciktim farkındayım.Ama gerçekten cevapları yazabilmek için uzun uzun düşünmek zorunda kaldım.Sonunda ilham geldi ve işte huzurlarınızdayım:)Umarım beğenirsiniz...

* İçerlediğimiz bir hadise (intikam almışsanız bunu da yazabilirsiniz):
70'li yıllar nedendir bilinmez benim için özlemle yadettiğim yıllar olmuştur hep.Sene sanırım 1976 idi.O yıl annem,babam ve bir grup akrabalarımızla beraber iki araba arka arkaya kutsal topraklara umre ziyaretine gitmiştik.Ben henüz 5-6 yaşlarında bir çocuktum.Gittiğimiz o uzun çöl yollarını hayal meyal hatırlıyorum.Ama bir hatıram var ki onu hiç unutamıyorum.Unutmam mümkün mü:)Sanırım Mescid-i nebevide bir ikindin sonuydu.Babam,akrabalar v.s birinci kumlukta oturuyoruz.O zaman orası gerçekten henüz kumdu.Yanımızdada bir arap ailesi var.Onlarda kalabalıkça ve benim akranım olan iri yapılı birde çocukları vardı.Orada nasıl olduysa Arap çocukla beni birinci kumluğun etrafında yarıştırdılar.Siz deyin üç tur ben diyeyim beş tur attık.Kim yenerse ona bir ödül:)Ama nafile o iri arap çocuğunu ne yaptıysam yenemedim. anlayacağınız beni geride bıraktı:)Ve ben..hala o arap çocuğuna içerliyorum.Ah..bir elime geçirsem diyorum:)

* En komik anılarımızdan biri:
İmam Hatip Lisesinde okuduğum yıllardı.Evimizle Okulum arası rahat 2 km vardı.O zaman şimdiki gibi taşımalı eğitim v.s de yoktu.Uzun yıllar tabana kuvvet gidip gidip geldik o tozlu yollardan:)Sonunda abim ve ben babamı nasıl kandırdıysak babama bir mobilet aldırdık.(Abimin pek katkısı olduğu söylenemez aslında)Neyse lafı fazla uzatmayayım.Biz tabi okula mobiletle gidip gelmeye başladık.Yine bir gün okul çıkışında baktım abim etraflarda gözükmüyor arkadaşımın birini hemencecik mobilete bindirip yola koyuldum.İtiraf etmeliyim o zamanlar bizim delikanlılık dönemimiz işte:)Bütün öğrenciler okul çıkışında.Ben henüz 200-300 metre gitmemiştim ki nasıl olduğunu hala anlayamadığım bir şekilde arkadaşımla beraber bir baktık yerlerde sürünüyoruz..devrilmiştik:)Tüm okulun huzurunda imajıda çizdirmiştik anlayacağınız:)Mobiletin arkasına bindirdiğim arkadaşımda baktım ki üzerini silkeleyerek söylene söylene benim önümden kalkıyor:)

* Büyüklerimizden biriyle yaşadığımız güzel bir hatıra:
Dedim ya 70'li yıllar benim özlemle yadettiğim yıllar olmuştur hep.Ben yine taa çocukluğuma ineyim ve sizleri;babamın o kaos dolu yılların karmaşıklığına aldırmadan elimizden tutup,bizi vaaz verdiği Dumlupınar camiine,dini sohbetlere götürdüğü o yıllara götüreyim.Genellikle mesafe yakın olduğu için yürüyerek ya da bisikletle filan giderdik.Gidip gelirken geçirdiğimiz o güzel hatıraları,babamın ve muhterem dostlarının o güzel sohbetlerini hiç unutamıyorum.Belki komik hatıra kısmınada yazabilirdim ama şimdi aklıma gelen şu hatıramıda anlatıp satırlarıma son vereyim;
Babam o zamanlar henüz Vaizliğe devam ediyordu.Bir Cuma gecesiydi sanırım.Babam kürsüde vaaz ediyor.Bir an baktım şimdi Avukat olan kardeşim tabi o zamanlar ufacık bir çocuktu kürsünün merdivenlerine dayanmış illa babamın yanına çıkmak istiyor:)neyse cemaatden bir arkadaş babamın imdadına yetiştide ucuz kurtulduk:)

Bu kadar kafi sanırım.Bu arada beni mimlediği için Ebruli hanım kardeşime teşekkür ediyor bu oyunu başlatan Ali Kahya kardeşiminde(kimseyi mimleyemediğim için)affına sığınıyorum.

Cumartesi, Ocak 12, 2008

Perşembe, Ocak 10, 2008

HAYIRLI CUMALAR

"İktisad eden, maîşetçe aile belâsını çekmez" meâlinde لاَيَعُولُمَنِاقْتَصَدَ Hadîs-i Şerîfi sırriyle: İktisad eden, maîşetçe aile zahmet ve meşakkatini çok çekmez. Evet iktisad, kat'î bir sebeb-i bereket ve medâr-ı hüsn-ü maîşet olduğuna o kadar kat'î deliller var ki, had ve hesaba gelmez.


اِنَّ اللّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ اْلمَتِينُ sırriyle, وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا sarahatiyle; ummadığı tarzda yaşayacak kadar rızkını bulacak. Çünki şu Âyet taahhüd ediyor. Evet, rızk ikidir:Biri hakikî rızıktır ki, onunla yaşıyacak. Bu Âyetin hükmü ile o rızk, taahhüd-ü Rabbânî altındadır. Beşerin sû-i ihtiyarı karışmazsa, o zarurî rızkı her halde bulabilir. Ne dînini, ne nâmusunu, ne izzetini feda etmeğe mecbur olmaz.İkincisi: Rızk-ı mecâzîdir ki, sû-i istimâlât ile hâcât-ı gayr-ı zaruriye hâcât-ı zaruriye hükmüne geçip, görenek belâsiyle tiryâki olup, terkedemiyor. İşte bu rızk, Taahhüd-ü Rabbânî altında olmadığı için, bu rızkı tahsil etmek, hususan bu zamanda çok pahalıdır.


İktisad ve hıssetin çok farkı var. Tevâzu, nasılki ahlâk-ı seyyieden olan tezellülden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Ve vakar, nasılki kötü hasletlerden olan tekebbürden mânen ayrı ve sureten benzer bir haslet-i memduhadır. Öyle de:Ahlâk-ı âliye-i Peygamberiyyeden olan ve belki kâinattaki nizâm-ı hikmet-i İlâhiyenin medârlarından olan iktisad ise, sefillik ve bahillik ve tama'kârlık ve hırsın bir halitası olan hısset ile hiç münasebeti yok. Yalnız, sureten bir benzeyiş var.

İsraf, hırsı intac eder. Hırs, üç neticeyi verir.Birincisi: Kanaatsizliktir. Kanaatsizlik ise sa'ye, çalışmaya şevki kırar. Şükür yerine şekva ettirir, tenbelliğe atar.
Hırsın İkinci Neticesi: Haybet ve hasârettir.اَلْقَنَاعَةُكَنْزٌلاَيَفْنَى.. Hadîsinin sırriyle; kanaat, bir define-i hüsn-ü mâişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise, bir mâden-i hasâret ve sefâlettir.Üçüncü Netice: Hırs ihlâsı kırar... Amel-i Uhreviyeyi zedeler.

Alıntı:Lemalar Ondokuzuncu Lem'a -19. lemaİktisad Risalesi(İktisad ve kanaate; israf ve tebzîre dairdir.)

Salı, Ocak 08, 2008

BAŞLIK NE OLABİLİR?

Çocuklar evlerin neşe kaynaklarıdır.Allah'ın insanoğluna bahşettiği en güzel meyvelerdir.Aynı zamanda da birer imtihan vesilesidirlerde.
Benim en küçük oğlum şimdi 17 aylık oldu ve yavaş yavaş dilleniyor tabi.Ama kendisini anlamak zaman zaman zor oluyor hatta farklı bir lisan mı konuşuyor diye kuşkuya düşmüyor değilim.Mesela bana baba yerine aba,ablasına abba,abisine abbi,bilumum yiyecek ve içeceklerede imme diyor.Zaten telefon görüşmelerinde bir konuşması var ki şahsen ben hiç anlamıyorum.Çince konuşuyor gibi geliyor bana:)
Allah tüm evlatlarımıza sağlık afiyet versin ve onları ana-babalarına bağışlasın.Dini bütün,vatana,millete faydalı birer evlat kılsın inşallah.

Cuma, Ocak 04, 2008

YILBAŞI KUTLAMALARI VE MEDYANIN TAVRI

Yılbaşı kutlamaları bizim kültürümüzde yeri olmayan bir adettir.Buna rağmen yılın bu son gününde muhtelif yerlerde ve şekilde yapılan bu kutlamalar,belki çoğunlukla meşru çizgide veya bilinçsizce yapılan kutlamalar olmasına karşın;maalesef özellikle medyaya yansıyan yönü hiç de masum olmayıp,aksine gayr-ı meşrudur da.Nitekim yılbaşı gecesinde televizyon ekranlarına yansıyan turist bir kızın bir grup maganda tarafından maruz bırakıldığı taciz olayı buna en büyük örnektir.

Benim burada bu olay vesilesiyle irdelemek istediğim husus,elbette bu olayın ne kadar çirkin ve iğrenç bir davranış olmasını belirtmekten ziyade,dikkatinizi çekmek istediğim nokta;gençliğimizin içine düşmüş olduğu buhran ve medyanın bu olay karşısında sergilemiş olduğu tuhaf tutumdur.

O bir grup kendini bilmez genç insanları televizyonda izlerken inanın dinim adına,milletim adına utandım ve üzüldüm.Çünkü benim dinimde alkol almak haram olmasına rağmen,kimliklerinin din hanesinde muhtemelen MÜSLÜMAN yazan o insanların;alkol alıp,sarhoş olup sergilemiş oldukları o nahoş tavırdı beni üzen.Oysa dinimiz ahlak dinidir.Bu ve buna benzer hal ve davranışları bırakın tasvip etmeyi haram sayar ve yasaklar.Peygamberimiz (s.a.v)’e bir gün soruldu: "Mü`minlerden hangisi en faziletlidir?" "Ahlakça en güzelleridir!"cevabını verdi.
Yine bir başka zeminde Resulullah (sa)`dan ..en ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular: "Allah`a takva ve güzel ahlak!" buyurdular.

Dinimizin bu konularda ne kadar hassas olduğu ortada iken beni üzen ikinci husus ise;medyanın nerdeyse bu rezaleti dindar insanların üzerine yıkma isteği ve meyli olmuştur.Öyle ki;bir taraftan yılbaşı öncesi diyanetin yılbaşı eğlenceleriyle ilgili -içki,kumar ve fuhuş gibi eğlence türlerinin senede bir kez dahi yapılmasını yasaklayan ve günah sayan-hutbe; medeniyet timsali(!) medyamız tarafından tartışma konusu yapılırken,diğer taraftan Vatan gazetesinde Mustafa Mutlu’nun şu yazısı dolayısıyla yaklaşımı gerçekten çok manidar değil mi?

Hülasa;Yılbaşı kutlamalarını şahsen tasvip etmiyor,o iğrenç olayı yapanları ve o görüntüleri yayınlayanları,bu tür olayları manşet yaparak gençliği bu ahlaksızlığa özendirenleri,ödüllendirenleri ve bunun adını medeniyet olarak lanse edenleri kınıyorum!!