Pazartesi, Ağustos 28, 2006

BUNALTICI SICAKLAR VE ORMAN YANGINLARI


Malumunuz,geçtiğimiz iki hafta boyunca ülkemiz kelimenin tam anlamıyla sıcaklardan yandı, kavruldu.Zaten son 5-10 yıl içerisinde önceden görmediğimiz kadar sıcaklara şahit oluyor,bizatihi yaşıyoruz.

Sıcakların bu kadar yüksek derecelerde seyretmesi ve nem oranının da üst limitleri zorlaması,insan yaşamını olumsuz yönde etkiledi.İnsanoğlu ne kadar hassas ve zayıf yaratılmış aslında öyle değil mi?Sıcak olunca;sıcaklardan şikayet ediyoruz.Havalar iyice soğuyunca, bu sefer de "aman ya rabbi ne soğuk?"diye söyleniyoruz.Zaten Nisa suresi 28.ayet de rabbimiz "Allah sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır."buyurmamışlar mı?


Gelelim sıcak havalarla birlikte hemen hergün haberler de seyrettiğimiz orman yangınlarına.Maalesef son 1 hafta içerisinde ülkemiz de binlerce hektar orman arazisi yandı.Hala yanan ormanlarımız da var.Buna rağmen duyarsız olan bazı vatandaşlarımız,adeta yangına davetiye çıkarmakta ısrar ediyorlar.Dün haftasonu olması münasebetiyle,soluğu piknik yapmak amacıyla ormanlık yerlerde almak isteyen vatandaşlar,mangal yasağını görünce traji-komik tablolar oluştu.Büyük bir kısım duyarlı davranmakla beraber,içlerinden bazıları "mangal keyfi"yapmakta,tüm cezai müeyyidelere rağmen israr ettiler.Allah'tan herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı.

Oysa Ormanlar;bitki örtüsü ve toprak içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından, iklim üzerinde olumlu etkiler yapar. Aşırı sıcaklıkları düzenler, bir ısı tamponu gibi görev yapar. Sıcağı soğuğu dengeler, yaz sıcaklığını azaltırken, kış sıcaklığını artırır, radyasyonu önler.


Dinimiz de ağaç dikmeye ve ormanlarımızın korunmasına büyük önem verir. Yeryüzünü süsleyen çeşit çeşit ağaçlar ve ormanlar yüce Allah'ın insanlara bir nimeti,bir lütfudur.Yüce Rabbimiz göklerde ve yerde olan her şeyi insanların istifade etmesi için yaratmıştır.Ağaç ve ormanlar da bunlardan biridir.

Peygamber Efendimiz ağaç dikimine ve korunmasına çok önem vermişler, bizzat kendi mübarek elleriyle hurma ağaçları dikmişer ve ümmetini buna teşvik ederek şöyle buyurmuşlardır:"Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da, kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse mutlaka onu diksin, bırakmasın."

Bir başka Hadis-i Şerifte ise:"Kim yolcuların ve hayvanların gölgelendiği bir ağacı boşuna ve lüzumsuz olarak keserse, Allah onu başaşağı cehenneme atar."buyurmuştur.

Perşembe, Ağustos 24, 2006

KUR'AN VE İNSAN

Kur'an; insanoğluna yol göstermek için,Cebrail(a.s) aracılığıyla,Hz.Peygamber efendimize,Allah tarafından indirilen ilahi bir kelam,evrensel bir mesaj,ilahi menşe'li kitapların en şümullüsüdür.

Kur'an her derde deva,her zulmete ziyadır.Rasulullah Efendimizin de (s.a.s) en büyük mucizesidir.

Sosyal hayatımıza baktığımızda Kur an'ın tanımıyla ilgili yanlış bir anlayışın yerleşik olduğunu maalesef görürüz.Kur'an ne mezarlıklarda okunmak,ne de sırf mübarek gece ve günlerde okunması için gönderilmiş değildir.Evimizin en müstesna yerine kılıfına koyulup saklanacak kitap hiç değildir.

Kur'an;İnsanlara gönderilmiş bir ilim ve hüküm kitabıdır.Kur'an;bir nur,en büyük burhan,en anlaşılır bir öğüt,kalpleri rahatlatıcı bir zikirdir.Bunların delilleri,bizatihi kur'an'da mevcuttur.Şöyle ki:

«İşte böyle onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen İLİM’den sonra onların hevalarına uyarsan artık Allah senin ne velin, ne koruyucundur.» (13/Ra’d,37; 2/Bakara,145; 3/Âl-i İmran,161).
«Ey insanlar: Size Rabbinizden bir BURHAN (delil) geldi ve size apaçık bir NUR indirdik.»(4/Nisa,175).
«Andolsun bir Kur’an’ı ÖĞÜT olsun diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?» (54/Kamer)
«Sana da, bu ZİKR’i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, belki tefekkür ederler.» (16/Nahl,44).



Hal böyle iken;biz müslümanlar Kur'anla ne kadar haşir neşiriz?Kur'an-ı ne kadar okuyor,anlamak için çaba sarfediyor,hayatımızda uyguluyoruz?Oysa Efendimiz(sav),"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti"buyurmamışlar mı?


İbnu Abbâs (radıyallahu anh)'dan rivayet edildiğine göre yine Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'ın Kitabını öğrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa, Allah onu, dünyada dalâletten çıkarıp doğru yola sevkeder, âhirette de kötü hesabtan korur."

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm; "Şüphesiz insanlardan Allah'a yakın olanlar vardır!" buyurmuştu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kimlerdir?" diye sordu.
"Onlar Kur'ân ehli, Allah ehli ve Allah'ın has kullarıdır!" cevabını verdi.


Bu konuyla ilgili daha çok ayetler,hadisler vardır.Ama ben şimdilik bu kadarıyla iktifa edeceğim.
Allah cümlemizi;Kur'an'ı okuyan,anlayan ve uygulayan zümrelerden eylesin.Amin..

Pazar, Ağustos 20, 2006

MİRAC GECESİ


Arapça'da merdiven, yukari çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göğe yükselerek Allah'in huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yil ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır..

..Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti..

..Mirac günü peygamber efendimiz (S.A.V) hediye olarak üç şey verilmisti: Bunlar; Beş Vakit Namaz, Bakara Suresinin Son Ayetleri, Ve Şirk koşmamak şartı ile ''LA İLAHE İLLALLAH "diyen her Müslümanın cennete girebileceği müjdesi. *

Daha fazla bilgi için,lütfen tıklayınız..

Bu mübarek aylarda duanız bol,rızkınız bereketli,maneviyatınız kuvvetli,kandiliniz hayırlı olsun.Duyarlılığımız bu günlerle sınırlı olmasın..

*KAYNAK:İslam Tarihi

Salı, Ağustos 15, 2006

BLOGLAR ALEMİ

Yaklaşık Ocak ayından bu yana bloglarla haşir neşir oluyorum.Hala çözemediğim,çok ilginç bir cazibesi var blogların..Zaman zaman "yeter artık bırakmalıyım"desemde bir vesileyle tekrar blogların içerisinde buluyorum kendimi..

Bloglarla tanışmama vesile olan bu kardeşime öncelikle teşekkür ediyorum.(Bazen de içimden söyleniyorum ama:) ne yapalım?)

Diğer arkadaşım ise;Tam bir alem.Hızlı blogculardandır.Hangi bloğu açsam altından bu arkadaşımız çıkar.o kadar iş arasında bu bloglara nasıl vakit ayırır anlamış değilim:)

Tabii burada şu arkadaşımızın da hakkını yememek gerek.Kendileri en azından Cenk arkadaşımız kadar hızlıdır.Gün yüzü görmemiş bloglarda dahi bu arkadaşlarımıza rastlamamız mümkün..Nereden bulup çıkarıyorlarsa?

Bloğu açtığım ilk günlerden beri, en sadık okurum; bugünler de tatildeler galiba?Gerçi son zamanlarda sebebini çözemediğim neden veya nedenlerden ötürü bloğumu pek az ziyaret eder oldular ama,haydi hayırlısı..

En çok kaybolan arkadaşımız piyasalarda uzun zamandır yine yoktur.Bir kaybolup pir kaybolan arkadaşımızın da nerede olduğunu bilen veya gören varsa lütfen bildirsin..

Bir de aniden ortalıktan kaybolupta izini kaybettirenler var.Ama bir de "şimdilik bu kadar.."diyenler var.Bekle ki gelsin..

İşte böyle efendim.Daha ne en'ler var ama şimdilik bu kadar yeterli sanırım.Belki başka zamana..Anlayacağınız bu bloglar ve blogcular bir alem vesselam..:)

Çarşamba, Ağustos 09, 2006

RAFTİNG-TREKKİNG-YAMAÇ PARAŞÜTÜ


Rafting yapmaya ne dersiniz?Adrenalin bağımlısı olanlar,kanı kaynayanlar,suyu sevenler!Haydi rafting yapmaya..


Doğal ortamla bütünleşmek,hayatın monotonluğundan kurtulmak,harika manzaralar görmek istiyorsanız yamaç paraşütü birebir..

Günlük yaşamın sıkıntılarını doğada eritmek isteyenler için özel bir alternatif trekking. Eşofman ve yürüyüş ayakkabılarınız, dağ-bayır gezmek için yeterli malzeme.Şehir hayatının karmaşasından kurtulmak, temiz havada doğal hayatı içinde hissetmek isteyenlerin son zamanlarda başvurdukları keyifli bir alternatifleri var: Trekking...

Siz olsanız hangisini tercih edersiniz?

Salı, Ağustos 08, 2006

...

"Sabır ile dua mü'minin en güzel silahıdır."Hadis
"Birbirinize merhamet etmedikçe iman etmiş olmazsınız."Hadis

"Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum.Çünkü gıybet;zaif,zelil ve aşağıların silahıdır."Bediüzzaman-Mektubat
"Dua,ubudiyetin ruhudur ve halis bir imanın neticesidir."Bediüzzaman

Cumartesi, Ağustos 05, 2006

ARŞIN GÖLGESİNDE BARINACAK YEDİ MUTLU İNSAN


Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:
Adil devlet başkanı,
Rabbına kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,
Kalbi mescidlere bağlı müslüman,
Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,
Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine "Ben Allah'tan korkarım" diye yaklaşmayan yiğit,
Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenhada Allah'ı anıp göz yaşı döken kişi."*

* Buhari, Ezan 36, Zekat 16, Rikak 24, Hudüd 19
Müslim, Zekat 91. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53; Nesaî, Kudat 2

Cuma, Ağustos 04, 2006

Selam Sana Ey Beyrut

a Tribute to Beirut....


a Tribute to Beirut....
Video sent by larbi
a Tribute to Beirut....
the City that never surrendered & never will.

Perşembe, Ağustos 03, 2006

KUR'AN DA YAHUDİLER

BAKARA SÛRESİ(62)
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir).

BAKARA SÛRESİ(113)
yahudiler, "Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, "Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitab'ı okuyorlar.(Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü Allah verecektir.

BAKARA SÛRESİ(120)
Sen dinlerine uymadıkça, ne yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: "Allah'ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah'tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.

BAKARA SÛRESİ(140)
Yoksa siz, "İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler" mi diyorsunuz? De ki: "Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ(67)
İbrahim ne yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da değildi.

NİSÂ SÛRESİ(46)
yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak "İşittik, karşı geldik", "İşit, işitmez olası!" "Râ'inâ" derler. Halbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak" deselerdi bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.

NİSÂ SÛRESİ(161)
yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar edenlere de acı bir azap hazırladık.

MÂİDE SÛRESİ(18)
(Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgili kullarıyız" dediler. De ki: "Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz." (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş de ancak onadır.

MÂİDE SÛRESİ(41)
Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla "İnandık" diyenler (münafıklar) ile yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: "Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının." Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.

MÂİDE SÛRESİ(44)
Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah'a) teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.

MÂİDE SÛRESİ(51)
Ey inananlar! yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez.

MÂİDE SÛRESİ(64)
Bir de yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur'an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez.

MÂİDE SÛRESİ(69)
Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir.)

MÂİDE SÛRESİ(82)
(Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar.

EN'ÂM SÛRESİ(146)
yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

TEVBE SÛRESİ(30)
yahudiler, "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hırıstiyanlar ise, "İsa Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!

NAHL SÛRESİ(118)
Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.

HAC SÛRESİ(17)
Şüphesiz, iman edenler, yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah'a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.

CUM'A SÛRESİ(6)
De ki: "Ey yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!"

YAHUDiLiK (MÜSEViLiK)

Yaşayan ilâhî kaynaklı dinlerden, mensûbu en az olan bir din. Günümüzde yeryüzünde yaklaşık 15-24 milyon dolayında Yahûdî vardır. Yahûdili'ğin, dinler tarihinde özel bir yeri bulunmakta ve bu din, en eski ilâhi kaynaklı din olarak nitelendirilmektedir. Mâzisi birkaç bin yıl geriye giden bu dinin başta gelen özelliklerinden biri İsrail oğulları ile Tanrı arasındaki "ahd'e kutsal kitaplarında geniş yer ayrılmasıdır. Bu nedenle bu din, bir "ahid dini" olarak da bilinmektedir. İsrail oğullarının başına gelen bütün sıkıntıların, onların bu ahde uymamaları, verdikleri sözü tutmamalarından ileri geldiği, hem kendi mukaddes kitaplarında, hem de Kur'an-ı Kerîm'de belirtilmektedir.

Yahudiler, mukaddes kitaplarında yer alan ifadelere dayanarak kendilerini, dünya milletleri arasından seçilmiş kavim olarak görürler. Tanrı, bu kavmi Sina'da kendine muhatâp kılmış, onlarla ahidleşmiş, onlardan buyruklarına uyacakları konusunda söz almış ve Hz. Mûsa'nın şahsında onlara Tevrât'ı göndermiştir. Bu dinin odak noktası, Kudüs'deki "Mâbed"dir. Tahribinden önce bu Mâbed'in bir odasında "Ahid Sandığı" bulunmaktaydı. Yahûdiliğin sembolü, "Yedi kollu şamdan" ve "altı köşeli yıldız" (Hz. Dâvûd'un yıldızı)dır.

Daha fazlası için, lütfen tıklayınız..

MİN SELAMUN KALBEN Lİ BEYRUT!

“İsrailleşmeye” inat “Min selamûn kalben li Beyrut!”..

Benim kelimelerim yetmiyor...
Sadece bütün dünyanın “israilleşmesinden” korkuyorum...

Uruguay’lı gazeteci-yazar Eduardo Galeano’nun yazdıkları içimi ürpertiyor:

“Demek ki bizler, karşılıklı birbirlerini öldürmekte uzmanlaşan bir hayvan türüyüz. (...) Daha ne kadar zaman ölüme böylesine âşık bir dünyanın mümkün olabilen tek dünya olduğunu kabul edeceğiz?” ..

Sadece bu topraklarda “israilleşmek” için can atanların yazıp, çizip kustukları laflar midemi bulandırıyor...

Bu “israilleşenler”, İsrail’in işlediği cinayetlere karşı gelmenin ilk adımının kendi topraklarında ölümden bahsetmekten vazgeçmek olduğunu görmek istemiyorlar... Kürt meselesi “bizim meselemiz” diyen, “silahsız külahsız insanca düşünelim şu meseleyi” diyenlere karşı gene, hâlâ, inatla “hain” demek için yırtınıyorlar...

Ama görmüyorlar İsrail’i... Baktıkları İsrail’i görmüyorlar...

İsrail “akıllı bombalar” atıyor “düşman çocukları” yer altında bile bulabilmek, onların kafalarını, bacaklarını koparabilmek, simsiyah kömür haline getirebilmek için... Taş taş üstünde bırakmıyor... Gözleri dönmüş vaziyette; çevre mevre dinledikleri yok; televizyon ekranlarına canlarını kurtarmaya çalışan katrana bulanmış yengeçler; bombalarla yakılmış, ezilmiş ağaçlar yansıyor...

Bu manzaraların kaçınılmaz olduğunu mu söylüyor bize “israilleşmek”? ..

Yazının tamamını okumak için,lütfen tıklayınız..

Çarşamba, Ağustos 02, 2006

DERDİMENDİM


Derdimendim yâ Rasûlallah, devâ ol derdime,
Destgir ol, yâ Habiballah, bu asî mücrime!..
Sen şefâat kânı varken, yalvarayım ben kime?..
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, cemâl-i Mustafâ hayrânıyım..

Bûy-i vaslındır, muattar eyleyen sünbülleri,
Nur cemâlinden eserdir, bağ-ı aşkın gülleri,
Gül cemâlindir Habîbim, mesteden bülbülleri,
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, cemâl-i Mustafâ hayrânıyım

Cânını cânâne kurban eyliyor pervâneler,
Bezm-i vaslın neş’esinden, gaşyolur mestâneler,
Aşıkın gözyaşlarından, doldu hep peymâneler,
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, cemâl-i Mustafâ hayrânıyım..

Ermek istersen, O şâh’ın himmet-ü imdâdına,
Cânü dilden âşık ol sen; “İsm-i zât” evrâdına,
Ses verir (Ulvî); melekler âteşin feryâdına,
Ben Rasûl-i Kibriyânın, bülbül-ü nâlânıyım.
Mücrimim gerçi, cemâl-i Mustafâ hayrânıyım

ALİ ULVİ KURUCU