Çarşamba, Kasım 22, 2006

KUR'AN OKUNAN EV



Kur’an’ın okunduğu yerde melekler ve temiz ruhlar da hazır bulunur. Tilavet olunan her bir harf bir hava zerreciğinin içini doldurup atmosferin uhrevîleşmesine vesile olur. Kur’an, okunduğu yere huzur, mutluluk ve bereket getirir. Okuyana da, dinleyene de sevinç ve tarifsiz bir huzur verir. Gam, tasa ve kederlerini dağıtır, ümitsizliklerini siler, onları manen canlı ve aktif bir hale getirir. Her türlü vesvesenin o insanlardan uzaklaşmasına vesile olur. Cinnî ve insî şeytanlara karşı onları korur.

Kur’an’ın bu yönünü Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem), on sene O’na sadakatle hizmet eden, Hz. Enes naklediyor: “Kur’an okunan evin hayrı artar. Böyle evlere melekler toplanır.” Ebu Hureyre Hazretleri de naklettiğimiz hadisi biraz daha açıklayan bir başka rivayette bulunuyor: Kur’an okunan evin hayrı artar; böyle bir ev, içinde oturanları sıkmaz. Bu evlere melekler toplanır; şeytanlar uzaklaşır. İçinde Kur’an okunan, anlam ve yorumuyla meşgul olunan ev, yıldızların yeryüzünü aydınlattığı gibi sema ehli için aydınlatılır.
Sayı:
177
Bölüm:
Kıssadan Hisse/Zaman/Ailem dergisi

3 yorum:

Suat Saygın dedi ki...

Kuranın nuru evimize sirayet ettiği gibi kalbimize de eder inşallah..

suveyda dedi ki...

öyledir kesinlikle.
Kuran ı elimize aldıkça, okudukça, dillendirdikçe evimize huzur geliyor.Yoksa dolabın bir köşesinde durmuş, duvara asılı kalmış ne anlamı kalır ki.Önceleri belirli yaşa gelince çocuklar hemen kuran kurslarına yollanır, kim olursa olsun kuran okumayı bilirlerdi.Şimdi okumayı bileni duyunca olağanüstü bir durummuş gibi karşılıyoruz, oysa acı olan olağan dışı olan bilmemek, öğrenmemek, bilipte okumamak.Sanırım en büyük hatayı ulaşılmaz görüp en yükseklere sakladığımız da yapıyoruz.Yüksekte olmalı evet ama kalbimizden yüksekte değil.
şimdi kuran okuayan bile saygı kalmadı.Anne kuran okurken, çocuk son sesine kadar açtığı müzikle ortalığı inletiyor ya da bir başkası.eskiden saygı vardı şimdi oda kalmadı.


En hafif meşreplilerin bile İslami değerlere saygısı vardı. Namık Kemal yatağında hem kitap okur, hem de şarap içermiş. Okuduğu yerde Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in adı geçince içkiyi dışarı çıkartır, yatağından iner, diz üstü oturur ve Allah Resulü’nün adını öyle telâffuz edermiş. Çünkü N. Kemal İstanbul sokaklarında Kur'ân’la dolaşmış, Kars’da erenleri dinlemişti.

oysa şimdi kuran dan mahrum bir nesil yetişiyor.

Kur'ân’sız yetiştirilmek istenen çocukların geleceğini Yahya Kemal
çok güzel anlatmış bir yerde

“… Bu günkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler, mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kur’an sesini işittiler; bir raf üzerinde duran Kitabullah’ı indirdiler, küçük elleriyle açtılar gül yağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar. İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler; kandil günlerinin kandilleri yanarken, ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler. Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler, camiler içinde şafak sökerken Tekbir’leri dinlediler dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler.” “… Medenileşen üst tabakanın çocukları, ezansız yeni semtlerde alafranga terbiye ile yetişirken Türk çocuğunun en güzel rüyasını göremiyorlar.”


bilmiyorum emircan bey gerçekler mi böyle yoksa ben mi umutsuzum ya da yanılıyorum(umarım yanılıyorumdur).
siz daha iyi bilirsiniz tabi onların içinde olarak, gençlerin durumları nasıl sizce?yalnız gençlerle sınırlamakta hata olur tabi, pek çoğumuz da (bende dahil olmak üzere) böyleyiz.

emircan dedi ki...

Suat bey,
İnşallah efendim.
Suveyda hanım,
Estağfirullah efendim.
Gençlerin durumu malesef içacı değil.Zaten siz de maşallah bu durumu çarpıcı örneklerle ne güzel izah etmişsiniz.Ama inşallah biz yanılırız.Ümitvar olmak gerek...